1.3.19

Bir Keyif de Budur

refik halid karay, ay peşinde, bir keyif de budur
Refik Halid Karay -  Ay Peşinde
[line] Bu günlerde, neden bilmem, (öyle denecek amma, sebebi malum) hatırıma hep eski günler geliyor, acı ve tatlı menfa ve mahpes hatıraları ...

Politika mücadelelerinin keyfini sakın inkar etmeyiniz, işret etmemiş, kumar oynamamış, kadın tanımamış adamların bütün bu keyif verici zehirleri inkar etmeleri gibi sizin de politikacılık keyfini, tiryakliğini inkar edişiniz manasız düşer, saçma olur. Politikacılığın verdiği heyecan, muhakkak ki, bütün heyecanların fevkindedir; ille bizim diyarda... Zira bizim diyarda siyasi mücadeleler daha iptidai safhalardadır... biamandır, müthiştir, mühliktir; insanı ta çardağa kadar çıkarır, bodruma kadar indirir, adama heyecanın en keskinini, en taşkınını tattırır. Halbuki Avrupa politikacılığın da bu kuvvet, bu dehşet, binaenaleyh verdiği heyecanda da bu kudret, bu şiddet yoktur. Bizimkinin gradosu hepsinden yüksektir, sarhoşluğu da, bittabi, hepsinden baş döndürücü olur.

Bu zevki tatmamış olan karilerim beni anlıyamazlar; (...) İmkansızdır. Fakat, emin olunuz ki, şimdi ben, sigaramı yakıp köpüklü kahve fincanı önümde maziyi yadettiğim zaman geçmiş siyasi sarhoşluğumun hatırasından bile keyif duyuyorum.

(...)

O zamanlar büsbütün müstakil fikirli idim amma yazılarımla İttihat cemiyetinin gün görmemiş türedi erkanını kızdırmış, düşmanlıklarına uğramıştım. Derken muhalifler mahalle mahalle toplanmağa başlamıştı, sıra bana da geliyordu, biliyordum, bekliyordum...

Ah, işte bu intizar devrindeki heyecan, o heyecandaki neşe, bayıltıcı, korkunç, keskin neşe yok mu, bu harikulade hoş bir şeydi ... Ha geliyorlar, ha geldiler, daimi bir teheyyüç, yolda, evde, gece, sabah, her yerde ve her saat! Vapurdasınız; köprüye geldiniz, indiniz, parmaklıkları geçiyorsunuz, biri seslendi... Acaba ? Hayır, size değilmiş, fakat yüreğiniz bir atmıştı, bir şidetli vurmuştu ki bayılacak gibi olmuştunuz. Galatayı geçtiniz, işte, tamam, bir polis size doğru geliyor. Muhakkak: - Buyurunuz karakola! Diyecek. Tekrar yüreğiniz kalktı, (tok ! tok !) atıyor, polis yaklaştı, baktı ... Fakat geçip gitti.
Acaba kaçsanız mı?
Nasıl?
Bunu düşüne düşüne, korka çekine, san, solgun yürüyorsunuz bir el omuzunuza vurdu. Hah, haydi bakalım, artık hürriyetinize sahip değilsiniz. Dönüp baktınız, bir arkadaş «Nereye ?., diyor, bir arkadaş ki heyecanı yok, sakin... Siz de sakin görünmeğe çalışarak koşuyorsunuz, fakat istiyorsunuz ki bir dert dinliyecek olsun da yüreğinizdekileri döküp biraz hafifliyesiniz. Akşam, evinize girerken köşede iki şüpheli gölge görüyorsunuz ... Demek bekliyorlarmış, biraz sonra, çat kapı soracaklar ve alıp götürecekler. Heyecan artıyor, sarhoş gibisiniz. İlk sualiniz:
- Beni arayan oldu mu ? Demek . . . Aramişlar ...
Kim? ... İsim vermemişler, iki kişi imiş amma, bildik çehre değil! Artık şüpheye mahal yok, muhakkak bunlar, onlardır, taharri memurları... Odanıza girdiniz.. belki son girişiniz ... Yatağınıza uzanıyorsunuz, acaba ne kadar zaman, belki de müebbeden, böyle rahat, temiz bir yataktan mahrum kalacaksınız ?

Biraz uyusanız . . . Uyumak üzeresiniz ... Kapının zili ötüyor, fırlıyorsunuz... Kulağınız aşağıda: Bir kalın ses ... Hayır, değil, bakkal veya sütçü imiş . . . Lakin ne idi o heyecan ? İşte, efendim, bu minval üzere geçirdiğim iki uzun günden sonra bir sabah, kalkmış, bol soğuk su ile yıkanmış, havlu elimde pencere önünde idim, bahçe kapısından içeri bir polis, bir sivil, bir de mahalle imamı girdi, göz göze geldik.

- Biraz aşağı teşrif eder misiniz? Dayan yüreğim dayan . . . Fakat, belki, bir . şey sorup
giderler, olur a... İndim :
- Ne o imam Efendi ?
- Giyinir misiniz .. merkeze kadar gideceksiniz! Artık, bu sefer, tamam ... Muhakkak tevkif! Sarhoşluğum azami haddi bulmuştur ve . heyecanım, öyle eskisi gibi taşkın değildir, derin, derin, bayıltıcı bir şekildedir, çarçabuk giyindim, ev halkının bakışları... Ah, bu merhametkar bakışlar .. öyle ya, nereye gidiyorsunuz, malum mu ? Gidip gelmemek var, gelip bulmamak var ...

Mevsim mayıs olmasına rağmen soğuktu, arabada titriyordum, gece ayaz mı yapmıştı, ne ... Yahut heyecandan mı üşüyordum? Öyle olmalı, bütün kanım, muhakkak, kalbime toplanmıştı. Polis susuyordu; ben yollara bakıyordum; vaziyet müthişti; fakat bu halin garip bir keyfi vardı, bu emsalsiz bir heyecandı; heyecanların en uzunu, tatlısı, acısı, hulasa en zorlusu idi. Bunu ne içki, ne kumar, ne kadın, ne de eterler, kokainler, esrarlar verebilirdi. Meçhulata doğru bir gidiş, bir kayış, bir uçuş ki hem bedeni, hem ruhi azabına, ıztırabına, maamafih neşvesine payan yok! (...) Ben tam sırasında, gençliğimde fazlasile tattım; inşallah nöbetimi savmışımdır.

Refik Halid Karay'ın Ay Peşinde isimli eserinden Bir Keyif de Budur" makalesinden bir bölüm okudunuz...

kişisel blog,takip et

Yorum Gönder

♡ Yorumlarınıza en kısa sürede geri dönüş yapılır.
♡ Üyeliğiniz yoksa dahi anonim profili seçerek yorum yapabilirsiniz.

Whatsapp Button works on Mobile Device only

Yazmaya başlayın ve aramak için Enter tuşuna basın.