Kendi memuriyet hayatımla kıyasladığımda, işkoliklik olması dışında sosyal ve ekonomik bakımdan ortak noktalarımız olduğunu düşündüğümden olsa gerek, palto hikayesinin kahramanı Akaki Akakiyevic karekterini kendime biraz yakın buldum...
Gogol "Bir Delinin Hatıra Defteri" isimli kitabındaki "Palto" öyküsünü 1832 yılında yayınlamış... Öykünün baş kahramanı Akaki Akakiyevic, çarlık rusyasındaki sosyal hayatta hiçbir etkisi olmayan küçük insanları temsil eden sessiz çoğunluktur aslında...
İyi yapamadığın bir şeyi bul ve onu sonsuza kadar yapma... Sanırım ben okuduğum kitapların değerlendirmelerini iyi yapamıyorum... O yüzden iyi yapamadığım bir konu üzerinde ısrarcı olmanın kimseye bir faydası olmasa gerek... :| Dolayısıyla, çok fazla spoilere kaçmadan Palto öyküsünden derlediğim alıntılara geçmek iyi olacak sanırım...
Sağlıcakla kalın...
Akakiyevic, işkolik bir memurdu. Onun gibi
Evrak kopya ederken, dosya düzenlerken sevgilisine mektup yazan âşık gibi özenir; yazıda ve imlâda asla hata yapmazdı.
Akaki Akakiyevic in çalışma dışında hiçbir merakı ve meziyeti yoktu. Kıyafetine ve dış görünüşüne dikkat etmezdi. Hoş... Etse de yeni bir elbise diktirecek kadar parası yoktu.
Akaki Akayeviç diğer memur milletine benzemezdi. Onlar akşam yemeğinden sonra günün yorgunluğunu atmak için keselerine uygun bir eğlence yeri ararken; o yazı masasının başına geçer, işten getirdiği evrakı kopya etmeye başlardı.
Akakiyevic gibi yılda beş yüz rublenin altında geliri olan memurların en büyük düşmanı "kara kış" idi.
Gogol "Bir Delinin Hatıra Defteri" isimli kitabındaki "Palto" öyküsünü 1832 yılında yayınlamış... Öykünün baş kahramanı Akaki Akakiyevic, çarlık rusyasındaki sosyal hayatta hiçbir etkisi olmayan küçük insanları temsil eden sessiz çoğunluktur aslında...
İyi yapamadığın bir şeyi bul ve onu sonsuza kadar yapma... Sanırım ben okuduğum kitapların değerlendirmelerini iyi yapamıyorum... O yüzden iyi yapamadığım bir konu üzerinde ısrarcı olmanın kimseye bir faydası olmasa gerek... :| Dolayısıyla, çok fazla spoilere kaçmadan Palto öyküsünden derlediğim alıntılara geçmek iyi olacak sanırım...
Sağlıcakla kalın...
Kitaptan Alıntılar...
Akakiyevic, işkolik bir memurdu. Onun gibi
işini seven bir düşük dereceli memur daha gösterilemezdi. Dışarıdaki eğlence yerlerine gidemeyecek kadar fakir olan memurlar, kendi aralarında toplanır, kâğıt oynar, çay içer, yüksek sosyetenin dedikodusunu yaparlardı. Akaki Akakiyevic, bu tür ev gezmelerinden de hoşlanmazdı.
Çalışkanlığının ve saf kalpliliğinin dışında kıskanılacak hiçbir mahareti yoktu. Kısa boylu, yüzü çiçek bozuklanyla çopurlaşmış, kızıl saçları alnına doğru iyice seyrekleşmiş, tombul bir adamdı. Gözleri de biraz bozuktu galiba. Yüzünün iki yanında derin birer çukur ve bu çukurları besleyen ince kırışıklıklar vardı. Bakışlarında, memur hastalığı sayılan hemoroidin acı ifadesi vardı.
Sesinin tonunda öyle acıklı bir mânâ vardı ki, sanki "Ben sizin kardeşiniz değil miyim? Neden kardeşinizi üzüyorsunuz?" diyordu. "Çalışkan bir memur" sözü onu anlatmaya yetmez. Bu adam adeta çalışmak için doğmuştu.
Evrak kopya ederken, dosya düzenlerken sevgilisine mektup yazan âşık gibi özenir; yazıda ve imlâda asla hata yapmazdı.
Akaki Akakiyevic in çalışma dışında hiçbir merakı ve meziyeti yoktu. Kıyafetine ve dış görünüşüne dikkat etmezdi. Hoş... Etse de yeni bir elbise diktirecek kadar parası yoktu.
Akaki Akayeviç diğer memur milletine benzemezdi. Onlar akşam yemeğinden sonra günün yorgunluğunu atmak için keselerine uygun bir eğlence yeri ararken; o yazı masasının başına geçer, işten getirdiği evrakı kopya etmeye başlardı.
Akakiyevic gibi yılda beş yüz rublenin altında geliri olan memurların en büyük düşmanı "kara kış" idi.
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilAralarında işinin çok olması sebebiyle işkolik seviyeside çalışanlarda vardır mutlaka... Memur sayılarının artması ve bilgisayarların yaygınlaşması sebebiyle iş yükü azaldı diye düşünüyorum... Size işi olupta düzenli ve istikrarlı çalışmayan memurlar konusunda katılıyorum... Gerçi çok iş, zamanında yapılmayan az işlerin bikiminden oluşur diye de bir realite var... yorumunuz için teşekkür ediyorum...
Sil