Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun yakın arkadaşı Ahmet Haşim'in karekteriyle ilgili betimlemelerinden oluşan bir kitap... Monografi türünde yazılan eserin sonunda, Ahmet Haşim'in Yakup Kadri Karaosmanoğlu'na ve Mebus arkadaşı Refik'e yazdığı mektuplar yer alıyor...
Ahmet Haşim’i, geride kalan insanlar, bir yıldan beri birtakım düsturlar içine almaya, birtakım edebî ve il-mî ölçülerle taarif ve taayine çalışıyorlar. Ne beyhude emek! Bilmiyorum, psikologiyacının sondası instenktdenilen ruh mıntıkasına kadar varmış mıdır? Eğer varmamışsa, Ahmet Haşim’i bize hiç kimse, hiçbir ölçüy-le taayine kadir değildir. Zira, Haşim, tepeden tırna-ğa bir instenkt’ti ve zekâsı ve muhayyelesi ve bütün in-sanlık melekeleri hep bunun hizmetinde, bunun em-rinde idi.
Ahmet Haşim'in şair yönünü yere göğe sığdıramayan yazar, içtimai hayatıyla ilgili hakikatleri de tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor...
Ahmet Haşim’le, İzmir’de bütün bir yıl geceli-gündüzlü bir arada yaşadık. Bu müddet içinde bir defa ne bir tek mısra yazdığını, ne bir tek şiir okuduğunu gördüm. Bu, tanıştığımın ilk aylarında ve samimi dost olu-şumuzun hemen başlangıcında idi. Ona, göz ucuyla bakardım da "şiiri kamer"i, "O Belde"yi yazan adam, sahiden, bu adam mıdır derdim?
Yakup Kadri, Ahmet Haşim'in kişiliğini, karekterini, beğenilerini, sevmediklerini ve düşünce yapısıyla ilgili bir çok noktayı yalın bir dille kaleme almış...
Kendi kendime diyorum ki: "Bütün bunlar hayata hiçbir çeşni katmaksızın ve hayattan hiçbir çeşni almaksızın yaşayıp gidiyorlar. Alelâde ihtiraslar, alelâde kaygılarla kımıldayan düz, basit ve küstah uzviyetleri, güneş altında, bir yabani ot gibi arsız ve sırnaşık serilip serpiliyor."
Kitap 80 sayfadan oluşuyor ve bir solukta okunabilecek kitaplar dediğimiz kitaplar zümresine aday...
Kitap bittikten sonra Ahmet Haşim'e karşı bir şefkat ya da acıma duygusuyla kalıyoruz... Örneğin fiziksel görüntüsüyle ilgili görüşlerini, Ahmet Haşim'in ağzından anlatan yazar, ölmüş adamın arkasından böyle yazılmaz kaygısı taşımadan, olduğu gibi aktarmış...
“Kırkını geçmiş bir adamın beyaz saçlarıyla, mektepten henüz çıkmış bir genç gibi hayatını tanzim edememiş bir vaziyette kalışından daha hazin bir şey tasavvur edemiyorum. Bütün nesiller, yanımdan kahkahalar ve şarkılarla geçip gidiyor ve ben dünyanın nimetlerine hâlâ bir dilenci gözleriyle kenardan bakıp durmaktayım"
Yakup Kadri Karaosmanoğlu / Ahmet Haşim Monografi / İktibaslar
✔ Aziz Haşim, sakın, bıraktığın bu fani dünyanın hasretini çekme. Zira, burada, artık bütün güzel sesler durmuş ve aşk bir ızdırap halini almıştır. Burada renk ve ışık vardır, fakat tat kalmamıştır.
✔ Beni sevenlerin hepsi güzel fakat züğürt. Sevdiklerimin hepsi güzel fakat bana lakayt. Hem zengin hem de bana teveccühkar olan kızlar tanıyorum ki maalesef çirkinler' sözü özetliyordu.
✔ En Aziz bir ruhun benden uzaklaşıyor olduğunu hisseder gibi oldum. O mesut ver lakayt Satırlar ateşte bir Demir parçası halinde yanan bir kalbin üzerine serin Damlalar gibi ses ve buhar uyandırarak düştüler.
✔ Kalpağın hoşuna gitmeyeceğini biliyordum. neden gönderdiğim de bilmiyorum. Benim bu hususta fena ad almış olduğumu keşifte garip bir isabetin var...
✔ Onun zekası, öleceği güne kadar her an uyanık ve ruhu her dem kaynar idi...
Esen bu ince hava saçlarınla eğlensin.
Bilsen
Melal-i hasret ü gurbetle ufk-ı şama bakan
Bu gözlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin!
Ne sen,
Ne ben,
Ne de hüsnünde toplanan bu mesa,
Ne de alam-fikre bir mersa,
Olan bu mai deniz
Melali anlamayan nesle aşina değiliz.
Sana yalnız bir ince taze kadın
Bana yalnızca eski bir budala
Diyen bugünkü beşer
Bu sefil iştiha, bu kirli nazar,
Bulamaz sende bende bir mana,
Ne bu akşamda bir gam-ı nermin
Ne de durgun denizde bir muğber
Lerze-i istitar ü istigna.
Sen ve ben
Ve deniz
Ve bu akşam ki lerzesiz sessiz
Topluyor bu-yı ruhunu guya,
Uzak
Ve mai gölgeli bir beldeden cüda kalarak
Bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkumuz..
O belde?
Durur menatık-ı düşize-i tahayyülde;
Mai bir akşam
Eder üstünde daima aram;
Eteklerinde deniz
Döker ervaha bir sükun-ı menam.
Kadınlar orda güzel, ince, saf, leylidir,
Hepsinin gözlerinde hüznün var
Hepsi hemşiredir veyahut yar;
Dilde tenvim-i ıztırabı bilir
Dudaklarındaki giryende buseler, yahut,
O gözlerindeki nili sükut-ı istifham.
Onların ruhu şam-ı muğberden
Mütekasif menekşelerdir ki
Mütemadi sükun u samtı arar;
Şu'le-i biziya-yı hüzn-i kamer
Mülteci sanki sade ellerine.
O kadar natuvan ki, ah, onlar,
Onların hüzn-i lal ü müştereki,
Sonra dalgın mesa, o hasta deniz
Hepsi benzer o yerde birbirine..
O belde
Hangi bir kıt'a-i muhayyelde?
Hangi bir nehr-i dür ile mahdüd?
Bir yalan yer midir veya mevcud
Fakat bulunmayacak bir mela-ı hülya mı?
Bilmem. yalnız
Bildiğim sen ve ben ve mai deniz
Ve bu akşam ki eyliyor tehziz
Bende evtar-ı hüzn ü ilhamı,
Uzak
Ve mai gölgeli bir beldeden cüda kalarak,
Bu nefy ü hicre müebbed, bu yerde mahkumuz.
Ahmet Haşim
Monografi: ünlü bir kimsenin yaşamını, bir yazarın, sanatçının yaşamını ve yapıtlarını ya da herhangi bir alanda tek bir konuyu ele alan ve onu özgün bir görüşle inceleyen uzunca inceleme yazısı.
✔ Onun zekası, öleceği güne kadar her an uyanık ve ruhu her dem kaynar idi...
Kitapta Bahsi Geçen Şiirler
O Belde / Ahmet Haşim
DenizlerdenEsen bu ince hava saçlarınla eğlensin.
Bilsen
Melal-i hasret ü gurbetle ufk-ı şama bakan
Bu gözlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin!
Ne sen,
Ne ben,
Ne de hüsnünde toplanan bu mesa,
Ne de alam-fikre bir mersa,
Olan bu mai deniz
Melali anlamayan nesle aşina değiliz.
Sana yalnız bir ince taze kadın
Bana yalnızca eski bir budala
Diyen bugünkü beşer
Bu sefil iştiha, bu kirli nazar,
Bulamaz sende bende bir mana,
Ne bu akşamda bir gam-ı nermin
Ne de durgun denizde bir muğber
Lerze-i istitar ü istigna.
Sen ve ben
Ve deniz
Ve bu akşam ki lerzesiz sessiz
Topluyor bu-yı ruhunu guya,
Uzak
Ve mai gölgeli bir beldeden cüda kalarak
Bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkumuz..
O belde?
Durur menatık-ı düşize-i tahayyülde;
Mai bir akşam
Eder üstünde daima aram;
Eteklerinde deniz
Döker ervaha bir sükun-ı menam.
Kadınlar orda güzel, ince, saf, leylidir,
Hepsinin gözlerinde hüznün var
Hepsi hemşiredir veyahut yar;
Dilde tenvim-i ıztırabı bilir
Dudaklarındaki giryende buseler, yahut,
O gözlerindeki nili sükut-ı istifham.
Onların ruhu şam-ı muğberden
Mütekasif menekşelerdir ki
Mütemadi sükun u samtı arar;
Şu'le-i biziya-yı hüzn-i kamer
Mülteci sanki sade ellerine.
O kadar natuvan ki, ah, onlar,
Onların hüzn-i lal ü müştereki,
Sonra dalgın mesa, o hasta deniz
Hepsi benzer o yerde birbirine..
O belde
Hangi bir kıt'a-i muhayyelde?
Hangi bir nehr-i dür ile mahdüd?
Bir yalan yer midir veya mevcud
Fakat bulunmayacak bir mela-ı hülya mı?
Bilmem. yalnız
Bildiğim sen ve ben ve mai deniz
Ve bu akşam ki eyliyor tehziz
Bende evtar-ı hüzn ü ilhamı,
Uzak
Ve mai gölgeli bir beldeden cüda kalarak,
Bu nefy ü hicre müebbed, bu yerde mahkumuz.
Ahmet Haşim
Monografi: ünlü bir kimsenin yaşamını, bir yazarın, sanatçının yaşamını ve yapıtlarını ya da herhangi bir alanda tek bir konuyu ele alan ve onu özgün bir görüşle inceleyen uzunca inceleme yazısı.
Eğer okumadıysanız, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun "YABAN" isimli romanını da öneririm. Filmlerde, dizilerde, Anadolu belgesellerinde bize çok samimi, çok içten, çok misafirperver olarak tanıtılan köylülerin, gerçek kimliklerini anlatan bir kitap. Esasen burada "köylü" kelimesini kullanmak dorğu değil çünkü eleştiriler köylüye değil. Eleştiriler, eğitimsiz kalmış herhangi bir topluluğa. Yakup Kadri'nin betimlediği o insanları, şehirde de görebilirsiniz. Genelde doğuda eğitim seviyesi daha düşük olduğu için, kitabında köylü üzerinden eleştiri yapmış. Harika bir kitaptır.
YanıtlaSilMerhaba... Öncelikle hoş geldiniz...
SilEvet Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Yaban isimli romanını okudum... Köylülerle ilgili betimlemelerini okurken acaba yazar gerçekten burada böyle mi demek istedi gibi ikilemlerde kalmıştım...
okuduğum kitaplarla ilgili değerlendime yazısı yazıyordum fakat Yaban hakkında değerlendirme yapmamışım...
Kıymetli yorumunuz için teşekkür ediyorum... selamlar...
eline sağlık çok iyi anlatım
YanıtlaSil