Geçenlerde Kabataş Sanfonisi başlığı altında, sokak köpekleri konulu bir makale yazmıştım. Köpek takımı mensupları bu yazıyı okumuş olacak ki, iki gün geçmeden yanda veya üstte fotoğrafını gördüğünüz it, kafayı fena bir şekilde bana takmış durumda. Bir iki fotoğrafını çektiğim bu alaş çekim bittikten sonra huysuzlandı. :) "Makineyi ve pozları almadan bırakmam " dercesine önümü kesti. Sıkıntılı geçen ikna çalışmalarım, 32 dişini göstermesi ve ağazı çıktığı kadar bağırması nedeniyle sonuçsuz kaldı. Olayın tatlıya bağlanması için araya giren hatırlı dostların çabası da sonuçsuz kalınca, gövdeyi Zühtü Belen'in marketine atmakta buldum. Ön sağ ayağının kırık olması nedeniyle itin şahsımda açacağı derin izlerden kurtulmuş oldum. :) Pazar günü olması, çevrede fazla kişinin olmaması nedeniyle karizmayı bir parça kurtardık ancak, az sayıdaki seyircilerin keyiflenmeleri ve gülüşmeleri, köpeğin saldırmasından daha korkunçtu :)) Ecel terleri döktüğüm, kurkulu dakikakaların ardından paçayı kurtarmanın sevincini yaşamadım desem yalan olur...:)
Yazının doğası gereği kullanmak zorunda olduğum argo kelimeler için özür diliyorum :)
Kalın sağlıcakla...
2010