...
Hâsılı, bütün sevdiğim şeyleri göreceğim... Sade bir tanesi eksik: Annem, zavallı anneciğim... Anamın hayatımda ve kalbimde bu kadar yer tuttuğunu şimdiye kadar anlamamıştım. Onun öldüğünü, alâmetsiz bir mezarında toprak olduğunu biliyordum. Fakat aklımın bildiği bu hakikate kalbim bir türlü inanmak istemiyordu.
İçimden öyle geliyordu ki, annem, nahif omuzlarında yün atkısı; yorgun, hasta çehresine bir genç kız yüzü halâveti veren masum, mavi gözleri, bir teli bile ağarmamış koyu, kumral saçlarıyle çardakların altında yavaş yavaş geziniyor, akşam üstleri bahçe kapısının önünde, her zamanki yerinde beni bekliyor...
Zavallı kadın, bir gün yüzümden gülmedi. Fena kalpli bir çocuk da değildim. Böyle olduğu halde onu üzmekte daima bir garip zevk buldum. Küskün ve yalnız gençliğimin bütün ıstıraplarından annemi mesul tuttum. Fakat anneme kendimi olduğumdan daha bedbaht göstermek hoşuma gidiyordu. Onun, benim için gizli gizli ağlamaktan kızaran, uykusuz kalmaktan mahmurlaşmış gözlerini görmekte bir vahşî lezzet buluyordum.
Evet, mağmurdum, fakat ıstırabını sakin bir tebessümle çeken, şikâyet ve tazallüme tenezzül etmeyen kuvvetli adamlardan değildim. Mağrurdum; fakat benliğim: acizden, zavallılıktan, tahammülsüzlükten ibaretti. Başkalarının bana acıması nefsime ağır geliyordu. Fakat bir küçük çocuk gibi sevilmeğe, acınmağa, nazlanmağa muhtaç, zayıf bir yaratılışım vardı. Onun için sade anneme nazlandım.
Meselâ, başım hafifçe ağrısa kendimi ağır hasta gibi gösteriyordum. Biçare, bana inanıyor, evin içinde telâşla koşup çırpınmağa başlıyor, sabahlara kadar uykusuz kalıyordu. Böyle tatlı bir şefkat ve merhamet havası içinde yavaş yavaş uykuya dalmakta ne doyulmaz bir lezzet vardı.
Bunun zalim bir hodgâmlık olduğunu bilmiyordum. Fakat sevilmeğe, anlaşılmağa, acınmağa olan mariz ihtiyaçlarımla buna mukavemet etmek mümkün değildi. Zavallı anacığım...
Galiba beni bütün sevenlere karşı böyle hodgâm oldum. Bozyaka'da onun hâtıralarını bulacağım...
Anamı göremeyeceğim; fakat onun dolaştığı yerlerde dolaşacağım, elini sürdüğü yerlere alnımı dudaklarımı süreceğim; oturduğu yere oturacağım. Ondan en ziyade Kınalı Yapmcak'a bahsedeceğim...
Yaprak Dökümü / Reşat Nuri Güntekin
Fotoğraf kaynak
Reşat Nuri Güntekin ne de güzel ifade etmiş annesiyle olan ilişkisini..Ana olmak zor, insan en çok annesine nazlanıyor.Hayattayken kıymetlerini bilmek lazım elbette ki..
YanıtlaSilÇok güzel bir kitap alıntısıydı,teşekkürler😊
Teşekkür ederim... evet belki de hayatta anne kadar ağır sorumluluk alıp cefa gören başka bir canlı var mıdır bilinmez... rngüntekin'in betimlemeri ve tasvirleri gerçekten mükemmel ötesi...
SilHi dear!
YanıtlaSilYour blog is fantastic.
This post is great. :)
If you want to follow each other write me on my blog. <3
https://belyfashionadress.blogspot.com/
Hello there
Silthank you for your visit, comment and kind invitation
Bir an icim cizladi yahu.Allah c.c anaciginiza saglikli uzun omurler versin
YanıtlaSilAmin sağolun Ayşe hanım... cemlemizin annelerine mevlam sağlıklı huzurlu uzun ömürler ihsan eyler inşallah... ebediyete intikal etmiş annelerimize de mevlam rahmetiyle muamele eylesin...
Sil