Çok zaman geçti, bir film izleyip beynimi gizemli sergüzeştlere sürükleyip suni adrenalin salgılamayalı... Çokça vaktim vardı fakat bir lahza bir kitabı elime alıp yeni karekterler tanımayalı, betimlemelerde kendimi bulmayalı... Bunları yerine biraz gezdim, sonbahar fotoğrafları çektim ve bol bol çay içtim... :)
Belki de bu bollukta kıtlığını en fazla hissettiğim yoksunluğun adı müziktir... Her gün yeni bir müziktuber peyda olsa da piyasalardan ekranlarımıza, 80'li ve 90'lı yılların müzikal kalitesinden ve depresif ruhlu dinleyici kitlelerini tatminden çok uzaklar... Dolayısıyla, bi yerlerden duyduğumda, birazdan kuduracak deniz gibi kabaran dalgalar misali kulaklarımı kabartan ve beni hülyalara salan yine eski depresip damar tınıları oluyor... Tabi müziği duyamama, onu içselleştirip yaşayamama ve yaşadığım hayatımla aynı seyirdeki duyguları yakalayamama gibi kişisel sebepler böyle düşünmeme meydan veriyor olabilir...
Yeşim Esgin Yayla başka sabahlara uyanmak sayfa 28; Pitagoras’ın dediği gibi: “Hastalık yoktur, az müzik vardır.” insan ruhunun akordu bir bozulmaya görsün, sonrası sadece sefalet ve perişanlıkmış. Hem yüzlerce yıl boyunca Osmanlı şifahanelerinde hastaları müzikle tedavi etmediler mi?
Maamafih Üstte saydığım ve tercihen bir müddet içerisinde yer almadığım sanatsal ve kültürel faaliyetler bende bir boşluk oluşturdu mu? diye düşündüğümde, evet ruhuma iyi gelebilecek bu aktivitelerden uzak kalmış olmak kendimi kötü hissettiriyor... İçinden çıkılamayacak problemlerle boğuşuyormuşum da bir türlü bunlara sıra gelmiyormuş ve sonrasında bende dertler tomar tomarmış gibi bir teessüre kapılıyorum... Sonra üstte saydığım sanatsal faaliyetler içerisinde olmamanın hiç mi güzel tarafı yok diye bir soru geliyor aklıma... Kendimce de bir cevap buluyorum bu soruya; o da, afişe edilecek hiç bir donem yok elimde diye bir parça mutlu oluyorum... Afişe etme konusu aslında başlı başına bir içerik konusu olabilcek kadar geniş bir konu... "Sen; parayla ölçülebilen tüm varlıklarını yitirdiğinde geriye kalansın..." diyor yazar... Bu sözden hareketle şu çıkarımı yapabilir miyiz diye soruyorum size? Güncel olayların dışında, izlemeden, okumadan ve dinlemeden bir şeyler yazıp ziyaretçilerimize okutabilir miyiz? Karışık oldu biliyorum... Ben susayım sen anla beni... Sağlıcakla kalın...
Bazen bende de oluyor. Kitap okumadığım zamanı boşa geçmiş gibi görüyorum ama insanın zaman zaman kendiyle başbaşa kalmaya da ihtiyacı oluyor. Fotoğraflara da bayıldım. Bence güzel olmuş fotoğraflara zaman ayırmak:)
YanıtlaSilKıyamet Alemetlerinin bir maddesinde şöyle yazıyor; "Zaman hızlı akmaya başlar; günler, haftalar, aylar ve yıllar çok çabuk geçer. Bunu anlayan anlar, anlayamayan fark etmez." Bu zamanda yokluğu en fazla hissedilen ve dolayısıyla kendimizle başbaşa kalma ihtiyacı kaçınılmaz olan bir dönemden geçtiğimizi düşünmekteyim... Kıymetli yorumunuz ve yakınlığınız için tekrar teşekkür ediyorum...
SilSonbahar resimleri görsel olarak şahane, bu güzellikler için sağolun.
YanıtlaSilİklimlerle ve doğayla yakinen ilintili olduğunuzu isminizden anlıyoruz... Doğanın bir iklimi varsa yüreklerin de bir iklimi olmalı değil mi? Dolayısıyla fotoğrafların da ilginizi çekmesi doğal... Burada olduğunuz ve kıymetli bir yorum bıraktığınız için teşekkür ediyorum...
SilSonbahar fotoğraflarıniz harika olmuş ,emeğinize sağlık Ahmet Bey:)
YanıtlaSilBurada olduğunuz için üstüne fotoğraflarımı beğendiğiniz için çok Teşekkür ederim Sevil hanım...
Sil