1.11.18

Okudum, Tanrı Misafiri, Reşat Nuri Güntekin


Okudum, Tanrı Misafiri, Reşat Nuri Güntekin



mahdumu : Erkek evlat, oğul

Ne diyorsun valde!.. Bir softanın yediğini dört sığır yemez, diye meşhur bir darbı mesel vardır.

gergeflerime: Üzerine kumaş gerilerek nakış işlemeye yarar, çoğu dikdörtgen biçiminde olan çerçeve

teşyi etti.= uğurlamak

teres : kaba konuşma, pezevenk

Bahusus: Özellikle

Şöyle bir eyyam (günler) başımızı dinliyoruz..

Bir iş için evvelki gün devlethaneye (hane) uğramıştım. Kapıyı bir hafız açtı.

Hele gözünü seveyim bal yanaklım. Bir üzüm şerbeti yap da getir. Ölmüşlerinin canına içelim

Hacı değil o acı... Kör olasıca papaz!..

"Köpeği öldürene sürütürler" fehvasınca, (dil bilim anlam) buna,. Hacı Efendinin baktırması lâzım...

Allah ve kul nezdin-de merdut, melun (Allah tarafından lanetlenmiş olan) olurum. hiret ve dünyada yerim kalmaz.

Fakat, kazaya rızadan başka çare yok.

Ey benim otuz beş sene'ik refika-i (Eş- karı) şefikam... Allah da, kul da senden razı olsun

— Hayrola İnayet. Sende bu gece fevkalâde bir hal var. Nöbetçi neferi gibi durmadan dolaşıyorsun

Pencereden Azize Ziya Hanımı tarassudediyorum. Kadıncağız, pokerde mütemadiyen kaybediyor.

Hanımefendi, diyeceğim, bir şey yok diyorsunuz. Bunu başkalarına anlatabilirsiniz, fakat benim gibi rakik bir sanatkâra asla... Mehtabın ilâhî bir füsun ile aydınlattığı ulvi simanızda bütün elem-i derûnunuzu okuyorum"

rakik: ince, narin

Biz ezelde birbirlerini anlamış ruhlarız...

istihfaf: Küçümseme, hor görme, hafifseme

Maamafih, sen daha toysun înayet... Malın iyisini kötüsünden tefrik edemezsin... Etikete fazla kapılırsın... Ne derlerse desinler kadından anlamak az çok bir yaş meselesidir. Pakize, şimdiki zamanda nadir bulunur bir parçadır. Bu gece burada gördüğümüz kadmlar şiiri, saffeti, esrarı, kuvveti kaybolmuş ; kadınlık kokusu kaçmış mahlűklardır. Nerede onlar, nerede Pakize?. Hâsılı, yavrum, bu kadıncağızın peşine takılacağız.

Bu plân bana demin seni dinlerken sanih oldu.

Bu Pakize, doğrusu pek hoşuma gidiyor; fakat ben elliye yakın bir adamım. Aksi gibi güzel filân da değilim.

heyula: korkunç, hayal

Maddiyattan mütecerrit bir ruh gibidir

mavalları

teheyyüçle: heyecanlanma, coşma, harekete gelme

Şiir, kitapta değil, tabiatta ve tabiatı gören ruhtadır

— Siz şairsiniz değil mi beyefendi? İnayet; halim bir tevazu ile ba şını önüne eğdi: — Öyle diyorlar, istikbalin en büyük şairi olduğumu söylerler, ben kendi kendime sadece "Bir güzellik çılgını hasta" diyorum...

Zaten insanın bedbahtlığı fazla hassas, fazla şair ruhlu olmasından ileri gelir.

Farzet ki bu gece biraz sinirlerim rahatsız...

Şiir ve musiki büyük şeydir azizim. Odun gibi kaba, saba, galiz nice herifler bilirim ki sahte şairaneliklerini sade, sâf insanlara karşı yem gibi kullanırlar.

Bahusus

Ye'sim, ruhuma sığmıyor. Bazı böyle feryadediyorum. Galiz (kaba, çirkin, iğrenç) maddi insanlar arasında sizin gibi hassas bir ruha tesadüf edersem biraz müteselli (avunan) oluyorum.

Size hikâyeyi söyliyeyim: O, yemez, içmez, yalnız şiir ve ahenk ile yaşar bir tabiat hissini veren bir gençti. Ruhunun inzivaya meyli vardı. İnsan içinden kaçar, aylarca şehre inmezdi. Boğaziçinin tenha bir köşesinde yalnız yaşar, "

— Ben sizin elem-i ruhunuzun bir hemşiresi değil miyim? Rica ederim devam ediniz.

Şiirini orada nazmetmiştim (Nazım biçimine sokmak, nazım olarak düzenlemek)

— Kendime... Kendi talihsizliğime... Boş geçen zavallı ömrüme... Müeyyet, korku ile karışık bir hayretle ellerini dizine vurdu: — Ne dedin? Ne söyledin? Boş geçen zavallı ömrüne mi? Bunu senin ağzından mı işitiyorum Pakize... Aman Allah.. Evime edebiyat girdi... Sen beni muhafaza et...

rabıtalarımı (bağ, bağlanılan şey)  kırıyorsun...

— O vakit çocuktum Müeyyet... Sâf, görgüsüz bir çocuk... Dünyayı, hayatı daha yeni yeni anlamağa
başlıyorum

— Mübarek İstanbul... Ahlâk bozmakta mislin, menendin yok... Devam et Pakize... Bütün şikâyetlerini söyle. — Şimdi çok şeyler anladım... Bir kadını mesudetmek için onu servete garketmek kâfi değil; onun ruhunu anlamalı.

Hangisinin kesilmiş bir tutam saçına dudak dokundurmağı cinayet addettin?.. Hangisiyle - parmakların en küçük bir temasından çekinerek - gecelerce gondollarda gezdin? Hangisiyle bir derede intihar etmek saadeti duydun? Hangi ölmüş sevgili için "Yaseminli bir yuva" nın pençelerinde gecelerce ağladın...

Istırabın en ulvi, en yüksek kısmı sebepsiz ruh elemleridir.

Ah, ya Rabbi... Sana hep tüccar lisaniyle söylemek lâzım... "Günlerden birini boyamak" ne olduğunu bilmiyorsun... Bu hassas bir şairin buluşudur, hayat, hazin, melűl, yeknesak, bahusus renksiz

tefrik: ayırma, ayırt etme

Pakize, sen, dürüst ve sade bir kadınsın... Etrafındaki münasebetsizlere uyma... Bu yavan, zevzek şairaneliklerin altında ne çirkin hakikatler gizlendiğini bilemezsin. "Renksiz günleri boyamak"

Söyledim ya; anlaşmamıza imkân yok. Biz, iki yıldız, kadar birbirimize uzağız!" dedi; şiddetle kapıyı kapıyarak dışarı çıktı.

Evet ama, bu kadar neşe fazla... Bu geceki rolün her zamandan ziyade mahzun ve hulyaperver görünmeni icabettiriyor.

— İhtimal, bu aşk sönmedi, bir istihaleye( bişim değiştirme) uğradı. Ben, Îstanbuldan vurulmuş ahular gibi kanım sıza sıza kaçıyorum. Kanım sıza sıza...

inayet Bey, bu hareketiniz çok fena... Ben, kocalı bir kadınım... Genç adam, birdenbire isyan etti: — Rica ederim Pakize Hanım... Ben sizi seviyorsam bundan size ne?.. Hem ne hakla bu ulvi aşkı başkalarının sefil, bayağı aşklarına kıyas ediyorsunuz?.. İyi düşününüz... Size sevişmemizi mi teklif ettim? "Dokundurmama müsaade ediniz!" mi, dedim? "Ateşler içinde yanan pürhayal başımı dizlerinize koyayım, size gönlümün elemlerini, emellerini anlatayım!" diye mi yalvardım? Sizin ne erişilmez bir mahlűk olduğunuzu bilmiyor muyum ki bana böyle söylüyorsunuz?

Pakize Hanım, bana emniyetiniz var değil mi?

Dünya denilen bu menfa-yi elemde Leyfâ-yı hayalini ariyan bir ruh-i avareyim. Sizde bu büyük hülyadan bir nefha buldum. Hâtıranız bir terane-i tesliyet gibi ruhumun derinliklerinde inliyecek."

Zevcim

mademki benim için bir birader-i ruh olacaksınız" o halde sevişmekten niçin ihtiraz edelim?.. Son bir defa görüşmek için istediğiniz mülakatı redde kudret bulamıyorum. ve bu hâtıra, beni bütün hayatımda mesudedecek. Bu kadar şairane bir roman aşkı benim gibi bir kadını nasıl ağlatmaz İnayet Bey

Abdühamit, edebiyatı yasak ettiği zaman ne kadar bağırıp çağırmış, adamcağızın ne kadar günahına girmiştik. Adamcağız, meğer ne ha-kîm Padişahmış! Edepsizlik etmek için edebiyat kadar iyi vasıta olamıyacağmı o zaman keşfetmiş!.." 

Hava çok güzel... Bir bahar günü gibi... Bu güzel günü yazıhanede mânâsız, tatsız ticaret işleriyle öldürmeğe acıdım...

Ömrünün bazı saatlerinde herkes az çok şairdir. Bence gür, aşkın ifadesidir. Dikkat etmez misin? Sevda mevsimi gelince güller kızarır, kuşlar bin türlü ahenkler, teranelerle minimini göğüslerini yırtarlar

Güzelliğe hürmet insanlar için bir vazife değil midir? dedi, bak tabiat, şu ağaç altlarını ne güzel süslemiş... Birbirini seven ruhlar için âdeta bir visal sahnesi hazırlamış... Bakmadan, görmeden geçersek tabiatin ruhu incinmez mi?

şimdiki insanların sokak ortalarında lavâsızca seviştiklerini söyledi 'Allah iyi eder inşallah" temennisiyle bitirdi, sonra, onları küçük bir koridordan geçirerek odalarına götürdü

muhavereye: İki kişi arasında karşılıklı olarak yapılan konuşma

tahkik

Ben, sakin, yumuşak başlı bir adamım. Fakat ayda, yılda bir hiç olmıyacak bir şey için damarım tutar

Binaenaleyh: Bundan dolayı, bundan ötürü, bunun için, bunun üzerine

mukavelenameler

Mukavelenameyi ölünceye kadar tatbik edeceğiz.

Bahusus

çatkın bir çehre i müzahrafat

mütebessim nazarlar Nadir Efendinin babalık gururunu okşar.

Hey efendi... Burası mahalle kahvesi değil, Daire... Türkü

Arzettiğim gibi bendenize pek hüsn-i kabul gösterdiniz

lisanla

Maatteessüf

— Yalnış anlamayınız... Kimse Mithat Bey için fena bir genç demedi... Fakat ben, onda asri ve medenî bir gence ait evsafı bulamadım...

Aile reisi olmak istiyen bir genç için bundan muzır ve mânâsız bir zihniyet tasavvur edemem. Fakat, maatteessüf, oğlunuzun buna mümasil birçok kusurları var...

Mahdum beyin bir macerasını ne görmüş, ne işitmiş..

Mithat, elini sıktığı bir adama ihanet edemezdi...

Mütehayyir: şaşırmış, şaşırmış olan

Hâkim Efendi... Hususiyet-i ahvalime tecavüz ediliyor...

Meselâ zevç ve zevceye ait odanın anahtar deliğinden bakması damadının nerede bulunduğunu anlamak istemesinden neşet (çıkma, ileri gelme) ediyormuş.

O vakit Faik Bey tehevvür etmiş ve tafsilâtı zabıt varakalarında mukayyet bulunduğu veçhile biçare dile Hanımı darbetmiş.

Bir de beni yalan söylemeğe, hıyanetinize şerik olmağa- teşvik ediyorsunuz ha...

cürmünü: hukuk suç

tezkiye: temize çıkarma, aklama

Cenab-ı Hak mekândan nasıl münezzehse, o da para ihtiyacından öyle münezzeh...

Herifte öyle bir tılsım var ki, İstanbul sanki onun hisse-i şayialı malı.

Yarın icabettiği kadar alırız, diye cevap verir...

Ziya Bey — Gayet açık çocuklar... Evvelâ aralarında bazı tiyatro muhavereleri geçer... Sonra Roçilt, eliyle göğsüne vurur, parmaklarını saçlarına geçirir, en yüksek insanlık vazifelerini çiğnettiren ulvi ihtirasa lanetler eder. "Aşk bir deniz... Dalgalarına kaptırdım kendimi.. Ben, ben değilim.. Ben, aşkın baziçesiyim... Aşk dalgası beni çarpıyor... Sakın kendini!" Yolunda bir tirattan sonra yatağa rampa eder...

Mümeyyiz

Bugün seni bana Allah yolladı Mürtaza Efendi... Mürtaza Efendinin gözlerindebir ümit şulesi (alev) parladı...

Meşhur bir müslüman darb-ı meseli vardır: "Kör ölür, badem gözlü olur"

Nene lâzım kırıklığı? Onun kıymeti cevherindedir, sağlamlığında değil...

Biraz da şimdiki halimizden bahsedelim... Nasıl tamamiyle mesutsun ya?. Nezihe

— Tam murat kime nasibolmuş ki?

mülevves: kirli, pis

Nevmit: umutsuz çaresiz

O sefih bildiğim, dünyada bir şeye yaramaz sandığım adamın meğer ne mümtaz bir ruhu varmış

Fakat bende merak, daima ihtiyattan kuvvetli olmuştur

Reşit Ağabey, ciddiyetten uzaklaşıyoruz... Gerçi zevzeklik benden başladı ama, tekrar ediyorum; yüzsüzlüğümden değil, cesaretsizliğimden. Şimdi bırakınız da sizden istediğimi açıkça

ihtimal bir isim iltibası (andırışma)

(İki dakika sonra Mahmure Hanım salona girer. O da o yaşta, fakat arkadaşı ne kadar kısa ve kaim (ayakta duran, var olan) ise, o, o kadar uzun ve ince...

Yorum Gönder

♡ Yorumlarınıza en kısa sürede geri dönüş yapılır.
♡ Üyeliğiniz yoksa dahi anonim profili seçerek yorum yapabilirsiniz.

Whatsapp Button works on Mobile Device only

Yazmaya başlayın ve aramak için Enter tuşuna basın.