29.11.18

Yeni Bir İcat


Rahat bir işim, sıcak bir odam var. Fakat ne çare ki, karşıdaki koltuktan misafir hiç eksik olmuyor. Yalnız ısınıp istirahat etmekle, bedava kahve ve sigara içmekle iktifa etseler, pek o kadar şikâyet etmiyeceğim. Fakat, beni lâkırdıya da tutuyorlar. Aksi gibi hem yüzü yumuşak, hem de konuşmaya çok sever bir adamım. Onun için, onlar lâkırdı söylerken, somurtup surat asmağa muvaffak olamıyorum. Dalıp gidiyorum. İşler de yüzüstü kalıyor. Bir gün bu halden bir arkadaşa şikâyet ettim:

— Odadan sobayı kaldırtsam, çöp gibi adamım, iki günde gürler giderim. İşimi bırakarak seyyar bir müfettişliğe filân geçsem, mütemadiyen sokaklarda, taban tepmeğe takatim' yok. Ne yapacağımı şaşırdım, dedim. O, bana şöyle bir akıl verdi:

— Ben, mizah gazetelerinin birinde bir hikâye görmüştüm. Saygısız misafirlerden pek canı yanmış
- Sayfa sonu -
[line] bir memur, saat gibi bir kere kuruldu mu, üç gün işliyen bir alet icadetmiş. Bu alet, misafirlerin karş ısından ikişer dakika fasıla ile şöyle birtakım levhalar geçirirmiş:

1 — Vakit nakittir!
2 — Bir iş adam ını uzun zaman meşgul etmek doğru değildir!
3 — Karşınızdakinin nezaketini su-i istimal ediyorsunuz!
4 — Siz lâkırdı anlamaz mısınız?

Bu levhalar, iltifatı perde perde artırarak: "İllallah, sen nesaygısız insanmışsın!" a kadar varıyormuş... Her halde, ikinci, üçüncü levhadan sonra karşında oturmakta devam edecek kadar ruhsuz ve saygısız bir insan tasavvur edilemez. Olsa bile artık, bu insan, gördüğü hakarete hak kazanmış demektir. Ben, Sözünüz uzamağa başladı! Karşınızdakinin nezaketini suiistimal ediyorsunuz... Bir saatçi tanıyorum. Sanırım ki, sana kolayca ve ucuzca böyle bir alet yapabilir. Arkadaşımın bu sözleri, beni uzun uzun düşündürdü. Neticede: "Adam sen de... Benden çok ehemmiyetli ve pek çok nezaketli birtakım kimseler: "îş zamanımızda bizi işgal etmeyiniz!, tarzında levhalar asmıyorlar mı?

Benim yapacağım şey, görüle görüle tesiri kalmıyan bu levhaların bir başka şeklinden ibaret olacak!, dedim ve işe giriştim. Şimdi, bu teşebbüsün verdiği neticeyi dinleyin:

Aleti kurduğum gün, gediklilerden biri, âdeti üzere gelip koltuğuna kuruldu. Kahvesini ısmarladı. Paketimden aldığı sigarayı yaktı. Aradan iki dakika geçmi şti ki, bizim "Vakit nakittir!, levhası kendini gösterdi. O, hayretle sordu:

—Bu, ne?. Ben, mahcubiyetle cevap verdim:
- Sayfa sonu -
[line] — Şey.. İşte öyle bir alet!. İki dakika sonra ikinci levha: Bir iş adamını uzun zaman işgal etmek doğru değildir! Misafir, bu sefer işi anlar gibi oldu.. Yine iki dakika sonra üçüncü levha: Sözünüz uzamağa başladı! Adamcağız, bu defa sitemli bir bakışla sordu:

— Bu ihtar, bize mi? Çaresiz:
— Estağfurullah. Ne mümkün, dedim.. Bu söz onu tatmin etti. O kadar ki: Karşınızdakinin nezaketini su-i istimal ediyorsunuz!. tekdiri geldiği vakit gülmeğe ba şladı:

— Vallahi gayet iyi düşünmüşsün. Çok ağır ama, bizde öyle saygısızlar vardır ki, buna bile aldırmazlar sanırım!. Siz, lâkırdı anlamaz mısınız? Misafir, yine bir kahkaha attı:

— Yahu, biz canciğer arkadaşız.. Şunun bana şümulü olmadığını bildiğim halde, yine halecanlanıyorum! Levhalar birer birer döne döne: İllallah.. Sen ne saygısız insanmışsın.. Artık defolup gitsene!. levhasına kadar geldi. Sonra tekrar "Vakit nakittir!, diye yeniden ba şladı.. İşte teklifsiz misafirlerin birinden aldığım netice.

Gelelim şimdi resmîlere... İş takibi için odama arasıra ismini bile bilmediğim bir adam gelir giderdi. O gün, bu adam itiyadıyla biraz dinlenmek için müsaade istedi. "Buyurun,, dedim. Bir çeyrek kadar oturdu. Sonra gitmek için ayağa kalktığı vakit dedi ki:
- Sayfa sonu -
[line] — Beyefendi, affedersiniz, sizi fazla meşgul ettim. Fakat, saygısızları kaçırmak için icadettiğiniz alet nazar-ı dikkatimi celbetti. Bendeniz meraklı bir adamım, levhaların hepsini okumadan ayrılamadım. Cidden çok güzel bir icat.. Allaha ısmarladık!., O gün, bildik, bilmedik birçok kimseler icadımı görmeğe geldiler. Akşam üstü, aleti derhal yerinden kaldırıp dolaba kapadığımı söylemeğe bilmem hacet var mı? Her icat. her memlekette aynı muvaffakiyetle tatbik edilemiyor!
- Son -

Reşat Nuru Güntekin'in Olağan İşler isimli eserindeki Yeni Bir İcat başlıklı hikayesini okudunuz...

kişisel blog,takip et
  1. Ne güzel bir hikaye:)

    YanıtlaSil
  2. Akil edeni tebrim etmek lazim ama bizde fayda etmiyor demekki zira birde belesci cok vakit nakittir sozu boş lakirdi gibi alginiyor.
    Beni guldurdu dogrusu epeyde dusundurdu.aklima hz omer i getirdi.vakti zamaninda halife iken bir yere vali olarak atamislar kendisini.bir gun yanina bir ahbabi ugramis oda cok mesgul halde birseyler yaziyormus bir deri levha uzerine.ugrayan ahbabini buyur etmis oda karsisina oturmus.hz omer arzuhalin nedir diye sormus adam hicc gecerken ugradim seni gormek istedim deyince hz.omer bir daha hic kelam etmeden onundeki deri levhaya yazim isini bitirip uzun saatler gecinceye kadar agzini acmamis oyleki adzm bile cekinmis bu halden geldigimden rahatsizmi olduki acaba tek kelam etmeden saatlerdir susuyor diye aklindan gecirmis ama cekinip sebebinide soramamis.ve nihayet gunun bitimine yakin bir saatte hz omer onundeki yanan mumu iki parmaginin arasinda sondurup cebinden baska bir mum cikartarak yakmis ve buyur kardesim simdi sohbetimizi edebiliriz deyince adam hayretle bu halin sebebini sormus.hz.omer in cevabi oldukca dusundurucu helede gunumuz insani icin tokat niteliginde.kardesim sen ilk geldigin vakit ben mesai saati icerisinde devletin bana vermis oldugu vazife uzereydim ve bana tahsis edilmis cadirda uzerinde tuyu bitmedik yetimin hakki olan bir mum yanmaktadir onumde.haliyle gorevlendirildigim isi yarim birakip bos dunyalik laf pesinde uzerime o kadar insanin vebalini yuklenemezdim.sana sordugumda gelis sebebin devleti aliyeden bitecek bir sıkınti olsa idi hemen yardimci olacak idim lakin sen devlete degilde kisisel olarak bana geldiginden oturu lafin ardini getirmedim mesai saatim bitsin diye bekledim.cevap hem o karsisindaki sahsa hemde bizim icin yeterli saniyorum.ben hep dusunurum simdi insanlar verilen makamin her neresi olursa olsun ne kadarda suistimal edip suyunu cikartiyorlar.bulduklari her firsatta mesai saatini kendileri kaynatip gun bitsede kacsak diye dort gozle bekliyorlar.kacimizda var bu naiflik hassasiyet Allah 'tan c.c korkarak emanet edileni hakkini teslim ederek koruma özelligi bilemiyorum ama farkettigim sey demekki taaa dunya varoldugundan beri hangi devir oldugu hic farketmez bir islerini hakkiyla yapmaya gayret edenler birde gecistirip bos islerle mesgul olanlar olmak uzere iki zumre mevcutmus.umulurki biz vakit nakittir diyen kisimdayizdir insallah...
    Iyiki paylastiniz keyif alarak okuyup uzerinede dusunme firsati bulduk varolun

    YanıtlaSil
  3. Haklısınız... Kendi gözlemlerim ışığında rahatlıkla şunu söyleyebilirim; Bizde vaktin nakit olarak karşılğı yok...

    Hazreti Ömer'in davranışını, hassasiyetini ve duyarlılığını bir parça bile olsa yüreğimizde taşıyıp hayatımıza mesaimize tatbik edebilsek ne iyi olurdu...

    Şimdi, devletine karşı duyduğu sorumluluğun gereği işine konsantre olup dış etkenlere karşı duyarsız kalababilme örneğini okumak bile beynimizi sarsmaya, bizlerinde bu bilinç doğrultusunda görevimizi ifada tatbike sevk ediyor... Ne güzel örneklerimiz var kıymetini bilene...

    Ne güzel kullar var böylesine elzem hikayeleri okuyup bizlerle paylaşarak hayatın nizamına katkı sağlamakla meygül olan...

    Kıymetli yorumunuz ve yakınlığınız için çok teşekkür ediyorum... iyi ki varsınız...

    YanıtlaSil

♡ Yorumlarınıza en kısa sürede geri dönüş yapılır.
♡ Üyeliğiniz yoksa dahi anonim profili seçerek yorum yapabilirsiniz.

Whatsapp Button works on Mobile Device only

Yazmaya başlayın ve aramak için Enter tuşuna basın.