Gönlünüzce uzun yazılar yazın fakat sonrasında cümlelerinizi lütfen kısaltın... Bırakın anlamsız ya da tamamlanmamış olsun cümleleriniz... Bırakın içinize sinmeyecek derecede sinik olsun anlatımlar... Yeter ki kişisel yazılarınızı kısa tutun... Bir A4 kağıdı boyutunu geçmesin meramınızı okuyucuya sunmanız...
Uzun etmeyin ne olur, kısaltın sizin de okurunuz olur...
Dayatılan normlarda yazı yazmak, yazıhane merkezimizce görev adledilir... Üretkenliğimizi ve yazma ilhamımızı köreltir... Gönülsüz ve şevksiz yapılan hiç bir eylem başarılı olamaz...
Google'nin tahakkümüne boyun eğen ve bizi kölesi durumuna getirecek yazılar yazmak yerine, paşa gönlünüzün istediği gibi, hayırlı yazılar yetiştirin ardınızdan...
Sırf kişisel bloğunuz boş kalmasın diye, dikkatinizi celbeden konular hakkında da bir iki satırlık yorumlar yazarak bloğunuzu şişirmeyin...
Tıka basa şişirilen midenin istemsiz dışa vurumu sonucunda, kulağa hoş gelmeyen sinkaflı sesler çıkarmak yerine, bırakın o blog bir süreliğine boş kalsın ki, en azından önceden yazdığınız güzel içerikler nefes alsın...
İstatistiklerin, adsensenin ve ilk sıralarda çıkmanın canını karanlık dehlizlere hapsetmedikçe, özgün, yüreğinizin mevsimini ve hava durumunu tastamam yansıtan içerikler neşredemezsiniz...
Dolu başakların boynu bükük olur... İlham gelmeden yazılan yazıların da okura verebileceği bir şey yoktur... Bırakın o blog boş kalsın fakat, mutlaka içerik üretmem gerekir baskısıyla uzun sözler sarf etmeyin...
Uzun konuşanı kısa dinlemeli, (Farabi)...
Burası, sosyal medya bayağılığında paylaşım yapabileceğiniz dejenere bir medya değildir... Kişisel blog yayıncılığının ruhunu bilenler şunu iyi bilir; blog, bir kitap dinginliğine ve bilgeliğine sahiptir... Yozlaşmaya her lahza meyyal sosyal medya popülitesinden beri, sizin kendi dünyanızın hususi kültür elçisidir kişisel bloglar...
Benzersiz bir dünyadır bloglar... Sizin gibi... Zira senin içtimai hayatının, fikir dünyanın ve sebepsiz ruh elemlerinin rutubetini kurutup onu güne çıkaran, üretkenliğini her türlü yazılımsal araçlarla destekleyen harman yeridir...
Burada düşünceler son demine ulaşır... Ruhun burada dinginleşmeye olan ihtiyacını tamamlayarak, bilgeliğini hissetmeye başlar ve kendini tamamlar... Bilgeler de sözü uzatmaz... Az sözle düşündürür ve payına düşeni herkes kendi kapasitesi oranında alır...
A4 kağıdınız kadar laf ediniz... :) Gerisi laf-ı güzaf efendiler...[line]
Ayrıca Bakınız[line]
Not; Yukarıda, yazmak üzerine yazdığım nacizane söylemler, kişisel blog dünyasında hatırı sayılır bir geçmişe sahip olduğumu düşündüğümden, ben denizin şahsi fikirleridir... Otorite ne der onu az çok biliyorum fakat ben de teenni, kısa ve A4 boyutlarında yazılar yazmalıyız diyorum...
Biraz da neden blog yazıldığıyla ilgili bir tercih meselesi aslında. Son zamanlarda bloglarda çokça reklam görmeye başladım. Meblağ küçük de olsa ona kapıldı mı insan, sonrasında arama motoru optimizasyonundan girip içerik şişirmelere kadar gidiyor. Reklamsız ya da reklamı göze sokmayan bloglar bana daha samimi geliyor :)
YanıtlaSilBelki bazı okurların "boş" olarak değerlendirebileceği yayınlarla sık içerik paylaşımının tık getirisi vb. mekanik konular dışında bir nedeni olabilir. Mesela etkileşim kurma ihtiyacı. Dolayısıyla nefes aldırmayan kişisel bloglara çok da ön yargı ile bakmamak lazım :) Fakat yazı metninin içine bile reklam kutucuğu yerleştiren bloglarda bu kendimce iyi niyeti koruyamıyorum :) Onlar fazlasıyla ticari düşünüyorlar bana göre :) Neşeli sevgilerle :)
Az ve öz konuşmak ve de az ve öz yazmak en güzelidir bana göre..
YanıtlaSilBir de birileri bana şunu yaz dediği için yazmak yerine kendimce yazmakta en sevdiğimdir tabii elimden geldiğince :)