5.4.19

Bana Dair

refik halid karay, ay peşinde, bana dair
[line]
Şimdiye kadar, gazetelerde ismim çok geçti, resmim, çok basıldı, leh ve aleyhimde çok söz söylendi, fakat, bakıyorum ki hakikat bir türlü meydana çıkamadı, künh ve mahiyetim bir türlü ortaya konamadı, bir türlü anlatılamadım, anlaşılamadım, bir türlü içyüzüm görülemedi, hassalarım gösterilemedi, kusurlarım bilinemedi; hulasa amber gibi dillerde destan oldum, lakin mahiyetimi kimse bilemedi, kimse tahlil edemedi, benim kendimi bildiğim gibi kimse beni tanıyamadı, tanıtamadı... 

Ben ki her nesneye, her keyfiyete dair ulu orta yazdım, eşyaya bile dil verdim, hayvanatı bile söylettim, karilerimi avuttum, gönlümü eğlendirdim, yaşıma nisbeten çok maceralar geçirdim, yaşıma nazaran çok işler gördüm, medhü senaya da, zemmü itaba da, takdire de, tehdide de lakayt, dünyaya omuz silktim, alayına baktım, keyfime gittim, niçin, bir defa da kendime dair yazmıyayım, kendimden bizzat bahsetmiyeyim, kendi kendimi tasvir etmiyeyim, icap ediyorsa neden biraz da kendime gülmiyeyim, kendimle eğlenmiyeyim, bu cesareti, bu istisnayı göstermiyeyim...

İşte bu fikirle kalemi elime ve kendimi karşıma alıp bervechiati hitaba başladım : - Rica ederim, dedim, bana sakın ilminden bahsetme, en hiçten iki sual sorsam cevabını veremiyeceğini bilirim, 
(... )Bereket ukalalığı sevmezsin, allamelik taslamazsın, öyle güdük ve çürük bir tahsile güvenipte eski, yeni bir çok muharrir arkadaşlarının yaptığı gibi içtimaiyat, felsefiyat bahislerine dalmaz, falso yapıp ikide bir kan ter içinde kalmazsın ... İlimsizliğine uyar muvafık bir yol tutmuşsun, velev ki yanlış dahi yazsan : «Mizahtır, kasten yapıldı, ne anlamaz adamlarsınız !» der ve itap edenleri mahçup eder, geçersin... (... )

Evet, böyle en iptidai tahsilden mahrum ne güzide gençler tanırız ki kalemlerinden ilim ve fen oluktan yağmur boşanır gibi taşa taşa, köpüre köpüre kağıtlara dökülür, yeni yeni fen ve ilim nazariyeleri bile vazederler, kürsülere geçer, üstat bile olurlar.(... ) 

Binaenaleyh, azizim, zekanı tebrik ederim, ayağını yorganına göre uzatıyor, gülünç olacağına gülünç ediyorsun, işte meziyetlerinden en mühimmi bu ! (... ) Bu kabil muharrirlerden olmadığına bir yaz, bin şükret! (... )

Gelelim şimdi çehre meselesine: Bilirim, herkes, çaresiz, kendi şekil ve çehresinin bir tesellisini bulur, kimi «Çirkinim amma sevimliyim !,, kimi «Ağzım büyük amma bıyıklarım örtüyor!», kimi 6 n biçarelerde bak bet beniz külcBoyum pek küçük amma yürüyüşüm şanlı!» Gibi bir al· datışla üzüntüsünü azaltmanın çaresine bakar! Sen de kendin için Burnum büyük amma simama yakışıyor!, atta arın, yiğitte burun aranır, burun asalete miyardır, işte Burbonlar! diyorsun ... (... ) Biraz da eski sadrazamlardan Sait Paşayı boyundaki küçüklük, Kamil Paşayı çenesindeki düşüklük, Ahmet Rıza Beyi kametindeki uzunluk maruf etmiştir. Amma hususiyet başka, kusur gene başkadır... (... )

Huylarına gelince : Böbürlenmeğe hacet yok birbirimizi biliriz. Ne evliyalık tasla, ne de nefsini levm et... Hatta zaman icabı, etrafındakileri gördükçe ekseriya Ben daha iyi imişim!» de ... Senin düsturun: Ne şaşkın ol basıl, ne taşkın ol asıl!> Değil mi? En alası da budur. Devir pek fazla safiyet götürmüyor; ahlak sütüne su katmak zaruretindesin, fakat sen insaflı davranıyorsun: Ne tadını kaçıracak kadar fazla katıyorsun, ne de bu suyu bulaşık kabından boşaltıyorsun ... Çeşme suyundan bir bardak döküp, safiyetine, halisiyetine yemin etmeden halka satıyorsun! Bu kadarına dünya razı ... Halbuki şu vicdandan, hamiyetten, ihlastan ve vatandan bahseden, sözüne, özüne andlar, kassemler eden adam yok mu? Sakın gönül güğümüne bakayım deme: İçine menfaat faresi düşmüş, o kirli sütü sunuyor! Biliyorum ki bazı defalar, bazı ahvalinden dolayı: - Keşki şu işi yapmasam! Diyorsun, üzülüyorsun... Neden? Haysiyetine dokunur bir ciheti olursa diye, değil mi? Hah, işte bu huyunla sen ne pek ileri gidersin, ne pek geri kalırsın ... Haysiyet korkusu yok mu? Başına dikilmiş eli sopalı, gözü açık, bazusu metin bir ahlak bekçisidir: Hemen yakandan sarılır, eteğinden tutar, sana hududu aşırtmaz... 

Bazan bu bekçinin pek müteassıbına düşersin, insana nefes aldırmaz, oh dedirtmez, yerinde saydırır. Bereket ki seninki böyle değil... Arasıra göz yumuyor, dalgınlığa vuruyor, o zaman komşunun bahçesine girmezsen de hiç olmazsa duvarına çıkıyorsun! Halbuki sendeki bu serbestliği tenkid eden şu adam, bekçisini dört pula satmıştır, şimdi başı boş, korü.cusuz, korkusuz, zevk ve safa içinde ferih fuhur gezip tozuyor. Sen, onun yanında, lalası elinden tutmuş bir mektep çocuğu gibisin. Ne zıp zıp ortada oynayıp koşuyorsun, fakat ne de köşe başlarında dayak yiyip arabalar altında da çiğneniyorsun... Uzaktan etrafı seyir ve temaşa edip gidiyorsun! Olsa olsa bu sıradan üzerine nihayet çamur sıçrar ... «Yüksek yerde yatamam yel alır, alçak yerde yatamam sel alır!» diye fazla düşünür, fazla üzülür, bir parça çamurdan çekinirsen dünyada ne durursun, bu yola ne girdin? Fakat bir defa girmiş bulundum diye de batağa manda gibi gömülmeğe, çamurlandıkça keyiflenip geviş getirmeğe lüzum yok! Sen, ikisi ortası duruyorsun: Bu ahlakla ne fazla rahat edersin, ne fazla eziyet çekersin! Ne servet ve saman bekle, ne de sefalet ve perişanlık...

Çok zeki misin, korkak veya cesur musun, ne iş yapabilir, ne sever, neden haz eder, neden nefret duyarsın, ne olmak ister, hayatta ne beklersin; onları da sırasile söyliyeceğim ... Ta ki başkasına söz kalmasın! Şimdi sana sorsam, - Kendini zeki mi addedersin? Bana derhal büyük bir emniyetle: - Şüphesiz, evet? Dersin değil mi? Öyle ya, bak, hazan hayli yazıyor, taltifler, takdirler görüyor, geçerken etrafında isminin söylendiğini duyuyor, şunun, bunun senden bahisle: - Zeki çocuk, zeki genç! · Dediklerini de işitiyorsun ... O halde, artık zekandan şüpheye mahal var mı? O cinaslar, o telmihler, o fıkralar elbette bir zeka mahsulüdür, zekinin kandır doğru... Fakat beni dinle: Zeka iddia etmekte haklısın, Lakin bu zekandan dolayı böbürlenmekte mana yok... Şimdiye kadar sana kaç para kazandırdı ve ne kadar rahat ettirdi? Bundan yedi sene evvel (Bahricedid) vapurundaki menfiler kafilesi arasında sen de var mıydın? Sinoba sen de sürüldün miydi? Anadoluyu jandarma önünde diyar diyar gezen o inatçı ve hırçın çocuk sen değil miydin! Bütün bu ezalara, cezalara rağmen, ne parana, ne vücudüne güvenmeden hala cemiyete dil uzatıp el atan o uslanmaz adam gene sen değil misin? Geç azizim, sen bu zekayı rafa koy! Buna zeka değil adeta bela derler, başına musallatolmuş, ömründe tam bir rahat, üzüntüsüz bir devir görmiyesin diye... Hani herkesin şeytanı içindedir derler, seninki de kafanda! (... ) Her ne vesile ile adı bir defa zekiye çıkan adama hiç bir mevki sahibi güler yüz ve itibar göstermez. Zeki ona denir ki zekasını üretmek lüzumunu anlamış olsun! Hem sen, zekanı sade göstermekle kalmıyorsun, alaya, latifeye dökmüş, boşuna yere tüketip gidiyorsun... (... ) Zeki, zekasının kıymetini, ehemmiyetini bilmeli, onu senin gibi oyun ve eğlencede değil, kar ve menfaat yolunda kullanmalı ... Binaenaleyh sen ne dersen de, mademki bir makale yazmakla vazifem bitti diyorsun ve bedelini alıp kafi görüyorsun ve halkın teveccühüne ehemmiyet verip bununla memnun oluyorsun ve bu uğurda da, bu derece az kara mukabil, başını ortaya koyuyorsun, azizim ben sana nasıl zeki diyebilirim! Bütün bu esbab, bu şuhud ve delail senin adeta hacrini icab eder. Sen zekanın hesabını bilmiyor, neye bedel ne aldığını anlamıyorsun! (... ) Mesela sen cidden zeki olsaydın ne yapardın bilir misin? Evvela şöyle bir düşünürdün: - Yahu, anlaşıldı ki bu memlekette ocaktan kuvvetli, ocaktan devamlı, ocak kadar metin, ölmez ve ezilmez hiç bir teşkilat yok, bugün, yarın, her zaman için mensuplarının dört yanını mamur ediyor, refah, ikbal hep onlar için... Dostlarını uçuruyor, düşmanlarını yerin dibine sokuyor, o halde neden dolayı hala muhalefette durursun? Ne bekliyor, ne yapacağını ümid ediyorsun? İşte şunu ciddi olarak bir defa böyle düşünsen ve bu çıkmaz, tehlikeli yoldan dönsen, başlasan ittihatçılarla düşüp kalkmağa, ittihatçı gazetelere yazmağa, o zaman o azgın ve haşarı zekanı hayatının arabasına koşulacak, işine yarıyacak bir hale soktuğuna inanır, Nasreddin hocanın katırı gibi artık sen onun istediği yere değil, o senin istediğin yere gittiğini görerek o zaman zekana itimad ederdim. Yarın, yakandan tutmak isteseler ve muhalefetinin cezasını vermeğe kalkışsalar ne yapacaksın? - Adam bu sefer öyle şey olmaz! Yağma mı var? Yahut: - Onu geldikleri zaman düşünür, elbette bir çaresini bulurum! Diyorsan zekana şaşayım... Sen bu akıl ile daha çokçile çekersin! Hulasa, azizim, dediğim gibi zekandan dolayı böbürlenme, sana zaranndan başka nesi dokundu? Bu ağır bahsi bu kadarla kapatıyorum bilirim ki hiç bir işte, velevki lehine bile olsa, fazla derinleşmek istemezsin ... 

Şimdi biraz da zevklerini tetkik edelim: Zevk hususunda ne pek kibar sayılırsın, ne de pek bayağı ... Hiç şüphe yok ki ne züppesin, ne türedi, ne de sahte vekar ... Hayatı kendine «aman dik yürüyeyim, ütülü gezeyim, boyunbağımın kıvrımını düzelteyim!,, gibi düşüncelerle zehir etmezsin; baş köşeye kurulmak, arabaya yaslanmak, halka zengin görünmek gibi saçma sapan itiyad ve meraklann yoktur. Kocaman paketleri eline alır taşırsın; tuzlu badem yiyerek vapura girersin; hazan kebapçıda karnını doyurursun, bazan lokantada; avam ile avamlaşır, havas ile havaslaşırsın ve gülünç olmamak için ne lazımsa, nasıl yaşamak lazımsa öyle yaşarsın ... İşte sana bir sürü meziyet... Kumarbaz mısın? Hayır... Fakat eline kağıd da sürmez değilsin, ayda, yılda bir şöyle birkaç parti poker yapıverir, ya beş, on lira, alır, ya beş on lira verirsin. Ömür billah büyük kazanç veya büyük zarar nedir, bilemiyeceksin ! Ayyaş mısın? Hayır ... Fakat eline kadeh de almaz değilsin, arasıra içer, ya neşelenir, yahut da bir gevşeklik duyar, yatarsın... Ömür billah büyük sarhoşluk nedir anlıyamıyacaksın! Gözün, bazı kimselerin zannı hilafında, hiç de büyüklükte değildir. Milyonlarım olsun, kaşaneler kurdurayım, otomobillerde gezeyim, Avrupaya mekik dokuyayım, debdebe, darat içinde yaşayayım demiyorsun, siyasi ihtirasların da yoktur, ez kaza bir aralık nasılsa bir mevkie geçtin, bin pişmansın, hatta daha yükseği el_inde iken yanaşmadın ..

Bak senin istediğin nedir: Ufak bir ev, fakat sağlam ve muntazam ... İçinde küçük bir ailenin rahat etmesi için de eksilmez, artmaz, gayet muayyen bir irad, yani şu bulunduğun halin bir gömlek iyisi! Ne meclis riyasetine namzetsin, ne kahramanlık davasındasın, ne de hayattabaşka bir takım büyük roller oynamak fikrindesin! Nafile korkmasınlar, hiç bir siyasi şahsın rakibi değilsin ve hiç bir şahıstan intikam almak niyetinde bulunmuyorsun. Bazan bakarım da ne az şey seni memnun eder ve ne hiçten şeylerle sevinirsin; güzel pişmiş bir kuzu kapaması ve yanar gibi kızarmış bir sarma, sana adeta iksir gibi tesir eder, karşısında natıkan açılır, neşen taşar hem hayatı sen böyle ufak tefek sebepler için, güzel bir yemek, bir güneşli bahar günü, bir mehtaplı gece için seversin, sadarete geçmek, saraylarda oturmak ve fermanını tanıtmak için değil.. Allah sana eğlenceli bir muhayyile vermiş, iki elin kızıl kanda olsa bile yoktan yere gönlünü avutabilirsin; hoş şeyler düşünmekten fenalık ve ihtiras düşünmeğe vaktin olmaz ki... (... ). Mesela pırasa uzun boylu, ahmak bir sebzedir, (... ) 

Maamafih düşün. ki Allah sana şu yazı yazma hassasını, şu muhayyile ve şu kudreti de vermemiş olsaydı ne yapardın? Ne değersiz, ne hiçten, ne basbayağı bir adam olurdun, sana o zaman kim ehemmiyet verirdi ki... Sokaklarda kös kös, şanssız, şerefsiz döner, dolaşırdın, bazan birinin merakını celbederdin: - Şu acaib adam da kimdir? Diye yanındakine sorardı; o da: - Vallahi ben de bilmiyorum, arasıra gördüm amma ...Diye cevap verirdi. Derken bir başkası: - Ha, tanırım amma adı hatırıma gelmiyor! Derdi, hulasa adı, sanı gayrimalum., orduda sarı çizmeli Mehmet ağa gibi meçhul, fakat azade ser yaşardın. Yaşardın amma, yüreğinin içi öyle demiyor, sen bunu tercih ediyorsun: Biraz şöhret ve bir hayli tehlike! 1920
[line] Refik Halid Karay'ın Ay Peşinde isimli eserinden Kendime Dair makalesinden bir bölüm okudunuz...

kişisel blog,takip et
  1. Çok teşekkürler. Ortaokul zamanlarımda okudum sanırım kitaplarından ama hatırlamıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim... Kıymetli yorumunuz için ben teşekkür ederim... Bu arada ordan burdan başlıklı taslak yazımı yanlışlıkla yayınlamışım... Onu daha sonra yayına alacağım tekrar... Oraya yazdığınız yorum için de teşekkürlerimi sunuyorum... :)

      Sil

♡ Yorumlarınıza en kısa sürede geri dönüş yapılır.
♡ Üyeliğiniz yoksa dahi anonim profili seçerek yorum yapabilirsiniz.

Whatsapp Button works on Mobile Device only

Yazmaya başlayın ve aramak için Enter tuşuna basın.