[line]
Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Hikayeler isimli eserinden, Dokunma Belki Bir Kahramandır başlıklı hikayesinden bir bölüm okudunuz...
[...] Esrar degil, bu bir büyük hakikatın düsturu ki daha geçen gün keşfettim, dedi: “Ufak bir hadise, Newton’ın elması gibi ufak ve mânâsız bir hadise, tıpkı bu sandalcı ile senin aranda geçen vakaya müşbih [benzeş] bir şey, geçen gün Kartal ile Yakacık arasında, vehleten [birden] bu büyük hakikatın keşfine medar oldu. O günden beri bu hakikatın aydınlığı ile doluyum. Insanın bağrında menbalar var. Dediğim gibi, en küçük bir hadise bir gün böyle manevî bir menbaı boşaltır. Artık demeyecegim ki bedbinler bedbin, hodbinler hodbin, hırçın ve kibirliler hırçın ve kibirlidir. Benliginin karanlığından çıkan insan, ne bedbin, ne hodbin, ne hırçın, ne kibirli olabilir.
Biz bugün otuz beş yaşında olanlar vatana ve halka karşı inkâr ve ilhadın [dinsizliğin] en asil bir medeniyet felsefesi, âdetâ bir teselli telâkki olundugu bir devirde doğduk, yaşadık ve okuduk. Onun için biz bütün bir nesil hâlâ bedbin ve hodbiniz. Galatasaray Sultanisi’nin sıralarından bugüne kadar, on beş senedir, kana kana içtiğim medeniyet iksiriyle, dudaklarim meraretten [Acılık. Tatsızlık.] buruşuk, beynimde ağır, kurşuni, bir türlü erimeyen bir mahmurlukla bu şehrin en uzak bir sayfiyesi olan Yakacık’a çekilmiş, hattâ orada bile köyden ayn rüstai [ kırsal] bir evde münzevi, yalnız kendim için yaşıyorum. Bedbin bir felsefeyle yıllarca bedmest [Kendinden geçmiş derecede sarhoş.] kafam bu yalnızlıktan bir büyüklük hazzı duyuyordu.
Garbın bir filozofundan diger filozofuna geçtikçe, yollarında yürüdüğüm karanlık biraz daha kesifleşiyor, tabiattan, hayattan, insanlardan bir merhale daha uzaklaşıyordum. Nereye gidiyordum, bilmem! [...] (Sayfa:62)
Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Hikayeler isimli eserinden, Dokunma Belki Bir Kahramandır başlıklı hikayesinden bir bölüm okudunuz...
Yorum Gönder
♡ Yorumlarınıza en kısa sürede geri dönüş yapılır.
♡ Üyeliğiniz yoksa dahi anonim profili seçerek yorum yapabilirsiniz.