11.4.19

Okudum, Cümle Kapısı, Nazan Bekiroğlu

nazan bekiroğlu-cümle kapısı-kitap alıntıları-korona günlerinde kitap

Cümle Kapısı - Nazan Bekiroğlu - Kitap Alıntıları


◆ GEMİLERİN GEÇTİĞİ UMMAN

▪ Bir haylidir dilim tutulmuş, lâl ü ebkem kesilmiştim.

▪ Ruhumun şehirli yanıyla kıraçlığı arasında ben, bir türlü bir karar hali alamamışken. Öyle görünüyor ki bundan sonra da alamayacakken.

▪  Şems. Söylemiştim ki güneş demektir. Belki de bu yüzden Mevlevi ayininin rengi önce siyah, beyaz tennure sonra açılır. *** Onca yazılmıştır da Leylâ'nın yaşadığına kimse ihtimal vermez. Şems diye biri gerçekten var mıydı? Yoksa onu Mevlâna mı vehmetti? Vehim. Yani hayal. Her varlık bir hayalden ibaretse, "Gün geçer yok korkumuz her şey hayal," böyleyse, onu Mevlâna mı var etti?

▪ Yalnızlık aşkın vekâletidir. Ölüm aşkın kefaretidir.

▪ İsa başlangıçta irken de dinen de Yahudi'dir.

▪ Bozulmuş ve dağılmış olan Musa dinini tamamlamak ve düzenlemek için gelmiştir.

▪ Cemil Meriç haklı, gerçek hükümdarlar yağmalandıkça büyürler.

▪ Fotoğraflardaki bütün insanlar mesuttur

▪ Eski kartpostallara heves ederdim, "Her biri biraz entelektüel, biraz sanatkâr ruhlu"

▪ bu teneke medeniyetinin zalim bir şoförünün sürdüğü tekerlekleri altında uçtu gitti.

▪ Sevmenin alâmeti hizmet etmek ve hizmet etmekte devamdır.

▪ İstanbul sizin için yarım kalmış bir rüyaydı: "Çünkü hayatımın en güzel ve rahat yılları geçti orada. Her kaygıdan âzâde. Yüzlerde nur, ekinlerde bereket olduğu devirlerdi." O rüyayı tamamlamak istiyordunuz: "İstanbul benim için de, hâlâ yarım kalmış bir rüya. Artık o rüyayı tamamlamak için dönüşe geçmek istiyorum. (...)

▪ Tanpınar'ın, Fatih devrinde, İstanbul'a girdiği zamanki baharı anlatışını o kadar iyi hatırlıyorum ki.

▪ Osmanlı sarayına iyi daldın. 'Oda' hikâyesiyle o kapıyı bence iyi açtın. Adeta marazı bir ruh hali bir nostalji gibi seni sarıyor. Devam et ama nostaljinin son ucu melankolidir.

▪ Sizi anlatmak Hocam, bir yazının sınırlarına sığmayacak kuşkusuz. Bu yüzden ben koyu punto italiklerle ara başlıklar açıyorum boyuna, refakatinde kar aydınlığı Trabzon kışları, denize bakan odamda. Sonsuzlukta bir nokta değil miyiz şunun şurasında? Bağışlayın, nasıl anlatsam olmuyor. Görüyorsunuz size yazdığım bu "Açık mektup" en özeli oluyor ne hikmetse.

▪ Orhan Okay

▪ Her zamanki büyüklüğünüzle anladınız değil mi ve bağışladınız. Büyük bir hocadan öğrenmedik mi biz tanımanın sevmeyi ve anlamanın bağışlamayı beraberinde getireceğini?

▪ Sizi anlatamadım istediğimce. Kifayetsiz olduklarını hep biliyorduk ama kelimeler müstamelmiş, ben bunu bugünlerde öğrendim.

◆ ZİNDAN RİSALESİ

▪ müstahkem

◆ SEVGİLİM İHANET

▪ Geniş alanda gezinen bir yay. Kimi şefkat ve muhabbet, kimi nefret. Ama her hâl ii kârda bir ibtilâ. Baba oğula, oğul babasına mübtelâ.

▪ baba, oğula kendi gerçekleştiremediği idealleri yüklemekte ısrar ederken, oğulun, bireyselliğini yaşamakta ayak diremesidir.

▪ mesabesine

▪ Baba bu dünyada kimlik demektir. Sorgular onun adıyla başlar. Kayıtlar onun adıyla düşülür. Hüviyetler onun adıyla mühürlenir. Ama oğul da sürekliliktir

▪ Hayatımıza sahip çıkabilmek için onu bir kez olsun gözden çıkarmak mı gerekiyor? Bir kez gözden çıkarınca mı hayatımız bizim hayatımız oluyor?

▪ Hayatı kurtarmak için tutulacak en kestirme yol hiç olmazsa onu bir kez olsun kaybetmekten, bir kez olsun ölmekten mi geçiyor? Bu intiharcılık oyunu mu hayatı gerçek kılan? Kendini bulmak için bir kez yitirmek mi şart olan?

▪ Hero, hani şu Kız Kulesi âşıklarının kadın olanı.

▪ baldıran ağusu dolu kadehi diki verir kafasına.

▪ Yavuz'un kızı Fatma Sultan, "Bir kişiye düştüm ki beni kelb hesabına saymaz. Bir hil'atini görmedim, bir kaftanını giymedim. Dul avret gibi dirilüriim,"

▪ Değil mi ki âyete göre "Uyuyan kimse hayatta değildir, uyku ölüme benzer ve insan o esnada hayatla kendisini bağlayan herhangi bir bağdan miiberra bulunur."

▪ Akif, Ağlarım ağlatamam hissederim söyleyemem Dili yok kalbimin ondan ne kadar bizarım mısralarını ağlarken, Orhan Veli "Anlatamıyorum" çığlığıyla anlatmaya çalışırken hep bu ihanetten müşteki değil midirler?

▪ Güller Kitabı'nda Beşir Ayvazoğlu, her ne kadar "Çiçeklerin faniliği onların bizi mutlu eden güzelliklerinin garantisidir,"

▪ Cemil Meriç'in ifadesiyle "Gizlideki dörtte üçümüzü görünür kılan aşk"

▪ Birden gözümüzdeki perde kalkar, bütün çirkinlikler ve çıplaklıklar görünür, cennetten kovuluruz. Utanç kalır geriye, pişmanlık. Oysa aşk "Pişman olmamak" diye tanımlanmaktadır. Şarkılar ihanet eder, eskisi kadar güzel değildirler. Şiirler yere yığılır birden, kanatları kopar gecenin. Rüzgâr küçülür, yağmur fazlalık gelir. Ve ışık söner. Geride kalan her şey sarıya boyanır. Ama ihanetin bir rengi varsa mutlaka gri olmalıdır.

▪ "Zehir de olsan insanların ihaneti kadar acı değilsin."

▪ "Zehir de olsan insanların ihaneti kadar acı değilsin." Sigarasına hitaben böyle demiyor muydu hocam Kaya Bilgegil?

▪ Fakat en korkuncu, en dayanılmazı kendi kendimize ihanetimizdir. Kendi kendimizi hiç terk etmeyeceğimizi sanırken bir gün bakarız ki tükenmiş, yok olmuşuz. Eski doğrular terk edilen doğrulardır. Yerine koyulacak yeni doğrularımız varsa bir hainizdir, o da yoksa sadece bir hiç. Oysa yanı başımızda hiç dönmeyenler, dönse de tükenmeyenler bahar goncaları gibi boy vermektedirler ve kentin sokakları sabahın saat sıfır dörtlerinde yeni şarkılara ve şiirlere gebedir. Uyku bizi kollarına çeker. Uyku. Sevgilim uyku.

◆ CÜMLE KAPISI

▪ Cümle Kapısı: Kalbin Kapısı. Sonra, sebebi malûm sırrı meçhul, yani bana muamma, tutup bu kapıyı kapatmam.

kişisel blog,takip et

Yorum Gönder

♡ Yorumlarınıza en kısa sürede geri dönüş yapılır.
♡ Üyeliğiniz yoksa dahi anonim profili seçerek yorum yapabilirsiniz.

Whatsapp Button works on Mobile Device only

Yazmaya başlayın ve aramak için Enter tuşuna basın.