6.5.19

Okudum, Canan, Peyami Safa, Kitap Alıntıları

peyami-safa-canan-kitap-alintilari-kisisel-blog

Okudum, Canan, Peyami Safa, Kitap Alıntıları


Ca'lî: Sahte, yapmacık, düzme.
Sonra... benim de... arasıra bir iki gece İstanbul'da kalmaya hakkım yok mu? Bedia ayağa kalktı: - Sus Lâmi, baştan aşağı haksızlık, baştan aşağı iftira ediyorsun. İstanbul'da bir değil, on gece, yüz gece kal. Fakat bana karşı eski Lâmi ol. İzdivacımızın ilk senelerinde ne ince adamdın. Sonra değiştin... sus!... ben herşeyi biliyorum...
Müthiş sözler söylüyorsun! Evvelâ, hıyanetini görmediğin bir kadın hakkında fena tabirler kullanmaya hakkın yok.
Hıyanet gözle görülmez, hissedilir Lâmi,
zevçle zevce münasebetlerinde bir tarafın soğuması, aileden kanıksaması, kötürüm olmaktan beterdir; insan, bıktığı bir şeye elini süremez,
İyi giyinmek, iki cinsin birbirine güzel görünebilmek için yapabildiği en bediî eserdir.
Gözlerinde kuvvetli bir heyecanın şulesi var. Dudakları ıslak ve kıpkırmızı. Boyu sanki biraz daha uzamış. Nefes aldıkça göğsü titreyerek şişiyor ve bir ipek sathını geriyor.
Medhedilmeye hiç dayanamayan bir kadındır.
Artık zevcesinin hiç bir bakışı, sesinin hiç bir titreyişi onu çekmiyor. Derâguşu, busesi, esmer ve güzel teninin dokunuşu, hiç bir râşe vermiyor.
Güzelliğin bütün sırrı, sır olmasındadır; en bayağı, en çirkin şey, bizden gizlendikçe gözümüze güzel görünür, en güzel sandığımız şeylerin tahlili de onların bayağılığını ve çirkinliğini bize gösterir. İzdivaç da, aşk da, eşimizi tanımadığımız vakitler caziptirler, ondan sonra, feci:
Artık herşey sıfır, artık muhabbet yok, artık yeknesak ve uzun günlerin boğucu tevâlîsi içinde ahmakça haşır ve neşir olmaya boyun eğmeli.
Sofrada konuşulacak şey o kadar azdır ki, çenelerin kilidini ancak lokmalar açar.
saçlarının altın sarısı, yüzünün pembeliği, gözlerinin mavisi, dudaklarının âteşin kırmızılığıyla başı, rengârenk bir ışık yığını içinde parlıyordu
Lâmi genç kadına, yalıdan nefretini, izdivaç yorgunluğunu, iyi kalbli Bedia'da ancak kusursuz bir ev kadını maharetleri olduğunu, fakat medenî bir zevce işlerini yapamadığını anlatmıştı. Bu uzun, biraz mahrem konuşuş, bir aşk itirafına da benzemişti.
Evvelâ senin bu Cânân'a aşkını anlamıyorum. Bir kadın harikulade güzel olabilir, fakat sevilmesi için bu mühim biri sebep değildir.
Mazisi şüpheli kadınlarla evlenmek, insanı sonraları rahatsız eder.
Vü-cudça güzel kadınlara iştiham yok, tabiat böylelerini yaratırken şekle önem veriyor, içini boş bırakıyor.
Birçok kadınlar, sevimli ve cazip olduklarını erkeklerin ağzından öğrenirler, bu cemileleri işitmeseler sevimli ve cazip olmazlar.
Hem ismi de çirkin: Cânân! Bir acem kadınına yaraşır. Cânân/41
Bazı kadınlar, dudaklarının boyasız kırmızılığıyla, gözlerinin sürmesiz karalı-ğıyla, bellerinin korsesiz inceliğiyle, göğüslerinin askısız dik-liğiyle birdenbire itibar kazanırlar; hiç bir kıymetleri olmadığı halde, bu itibar onları birdenbire roman kahramanı yapar.
merhamet iradenin miskinliğidir. Bu, bizim kendi aczimizin bir nevî şuurudur ki, yine en çok bizi muztarip eder. Kimse kimseye acımasaydı, hiç bir insan acınacak halde bulunmazdı.
- İkisi de bir yola çıkar.
Bana günahsız bir zevk gösteremezsin. Manevîlerini bir tarafa at. 42/Cânân Saadet ve günah, aynı mahiyetin iki türlü ismidir. Kendini iyice yokla, günahsız geçirdiğin günlere yanarsın. İhtiyarlığın en büyük aczi, artık bir günah işlemeye takati kalmamasıdır. Zevk, tabiatın seciyesidir. Zekânın yaratıcı bir kuvvet olmaktan çıkması, vücûdun arzularına muhalefet etmesinden ileri geliyor. İstediğin herşeyi yap ve yapabileceğin şeyi iste, hiç bir kaideye kulak asma.
Kıskançlık, ifrata varmazsa faydalıdır,
Orhan Bey, paralı bir adam. Cânân'ın gözüne girmek için en büyük kuvvete mâlik. Ötekilerin o kadar ehemmiyeti yok. Fakat, evlenecek olursam, bu tehlikeleri bir hamlede başımdan atmış olacağım.
Bir kadının, başka bir kadına acıdığını zanneder misin? - Bu, bir merhametten ziyâde istihfaftır.
pek çabuk evlenmek isterim.
Halbuki artık Bedia'yla rabıtam bir hatıradır.
İster misin beraber gidelim.
Bana, öyle geliyor ki, güzel hakkındaki telâkkilerimiz biraz tekâmüle muhtaçtır.
İçimde herşeye, tabiata, "sanata, kadına karşı bir tiksinme var. Galiba yaşamaktan pek yorulmuşum.
Bence dünyanın bu günlük en büyük umumî zevki, tütün içmektir!
Ben genç olduğum halde eski kafalı bir herifim.
rüştiyeden iltimasla şahadetname alabildi,
Allah ömür versin Bey'im iç güveyisinden halliceyiz... Şu bizim düldüle bir saman vesikası lütfetseniz keyfime pâ-yân olmayacak. Vallahi Beyefendi, günde birbuçuk lira yiyor, helâl olsun, fakat ayağıma potin alamıyorum.
Bu ne efendim? Ne tuvalet bu, ne zerafet bu, ne letafet bu, ne asalet bu, vallahi dünya güzeli olmuşsun, dön bana bakayım.
Nâçiz bir hediye, fakat, sizi azıcık memnun etse gerektir.
Komisyon, meclisin işlerine müdahale edemez. Milletvekilleri murakabe olunur mu? Onlar millete karşı mes'uldürler. Devre-i intihabiyeleri müddetince hareketlerinde muhtardırlar.
-Âlâ
Bu gencin ismini hatırlamadığına sıkılıyordu.
Orhan Bey, kadın işlerinde, incelmiş ve maharet kazanmış bir adam da sayılmaz.
Her arzun benim için mutadır.
Tabiî. Senin gibi hoyrat kocaların zevcesi, benim gibi Cânân/77 mariz adamların kızkardeşi olursa, geceler uykusuz geçer. Zira o zavallı kadına verilen tesellilerin yeis arttırmaktan başka faydası olmadığı görülür
aşk hakkında sana izahat vermeye lüzum yok.
Kaç defa, sabahları yatakta kulaklarını yastığa ve dudaklarını birbirlerine gömerek denizin bu yeknesak, fakat fasılasız, bu uzun seslerini dinlemişlerdi.
Lâfza-i celâl
, "Tabir-i mârufiyle, yetmişikibuçuk milletle" görüşmüş tanışmış, canciğer ahbap olmuş, birlikte seyahat etmiş, gezmiş, eğlenmiş, birlikte yiyip, içip, yatıp, kalkmıştı;
ömür muskası... kim bunu takarsa... keder yüzü görmez...
Allah, temiz, afif, müslüman kadınlara acır, Bedia'nın bu inkisarı tutacaktır. Lâmi'nin iki yakası biraraya gelmez... Bu haylazlığının cezasını çeker.
Bedbin genç adam, bu havayı çok sever, onu kendi başına, daima ıslıkla, sesle mırıldanarak söylerdi. Sessiz nefes alıp hiç gürültü yapmamaya çalışarak, dinledi. Melûl adamlara sık sık gelen bir hassasiyet, kabına sığmayan, ruhun cidarlarını çatlatacakmış gibi tazyik ettiği anlara mahsus bir hassasiyet, insanın dilini tutan ve gözünü kör eden şiddetli bir hassasiyet onu yakaladı, kalbini çarptırdı.
Ayol bu akşam sizin neyiniz var? Arpacı kumrusu gibi ne düşünüp duruyorsunuz?
Doktorlar bana gazeteye bakmayı bile menettiler.
İnsan bir çift kundura alsa bile onu kullandıktan sonra iade edemez... bilâsebep hiç bir erkek iyâlini tatlîk* eyleyemez...
Yoksa bilirim: Bedia fedakâr, çok fedakâr, melek gibi iyi tabiatlı bir kadındır.
irâde-Tatlîk: Boşama, bırakma, ayrılma.
siz gençler, "aşk, aşk!" diyorsunuz... dünyada ve ahirette bir tek aşk vardır: Aşk-ı İlâhî!"
Ben şimdi nedamet getirdim!" dedim.
Sorma kızım... o oğlanı ben de severdim. Cana yakın bir çocuktu. Azıcık kibirliydi ama... o hâli de hoşuma gidiyordu. Erkeğe kibir yakışır kızım...
Allah'a güven, her gece yatağa girerken şu duayı oku: Bismillâhi birsin, Ve billahi nursun, Yetmiş bin âyet Kürsî'n, Dört bir etrafımızda dursun. Ama... her gece ha... sakın unutma... bu duayı oku... etrafına üfle... üç ihlâs bir fatiha da oku. Birşeycik olmazsın...
"Allah'tan başka hiç kimseye güvenmemek ne iyi şey!..."
İnnallâhe maassâbirîn"
Lâmi'nin teşbihinden hazzetti.
Ya... ne iyi efendim... ne iyi efendim... zikr-i cemilinizi işitiriz... demek bugün teşerrüf mümkün olacakmış. - Estağfurullah... evet... ben... ne zamandır sizinle teşerrüf etmek istiyordum... fakat... cesaret edemiyordum.
Çok nazik bir zemindeyiz, eğer bana birşey isbat etmeye muvaffak olamazsanız, hatırınızı kıracak hareketler yaparım.
Ben takvim değilim Lâmi.
Bir kadına bu kadar itimad caiz değil. Bizi en çok bu aldatır. Her itimadın sonu gaflettir.
Bir kadına bu kadar itimad caiz değil. Bizi en çok bu aldatır.
Avam kadını aç kalmazsa kocasını sever, aldatıl-mazsa aldatmaz: Bunlar mazinin kadınlarıdır. Orta halli kadın, sadıktır. Aç kalsa da kocasını sever. Aldatılsa da aldatmaz, çok sabırlıdır, aşkı uzun sürer, fakat bir kere de kızarsa en fena şeyi derhal yapar, derhal sukut eder ve hünersiz, abdal bir fahişe olur: Bunlar hâlin kadınlarıdır. Asrî kadın, zekidir. Kendi zevkini herşeye ve herkese tercih eder. Mutlaka aldatmak ister, çünkü aile sistemini gülünç bulur ve bu sistemin günün birinde iflâs edeceğini bilir: Bunlar istikbalin kadınlarıdır. - Şimdi feylesofluğu bırak, ben de birşey söyleyeceksin zannettim.
Pek naçar kalırsam düldülü satacağım. Bu canım, ciğerim hayvanı... ne baktın? Benim başka iradım, akarım yok ki.
Allah ömürler versin, kerem buyurun, hâk-i pâyinize arz ederim, hemşirem cariyeniz" gibi kendi neslinin kullanmadığı kelimelere alışkanlığı bu yüzdendi.
bu kadın bir ikbalperesttir, dikkat et, ikbalperest. Bu kelimeyi, gel, tahlil edelim. İkbal hırsı hodbinliğin galeyan derecesinde ifratıdır.
Cânân'm birdenbire neşesi kırıldı.
Bir tek dost vardı: Sen. Başkalarına imâ ile bile söylemekten çekindiğim en mahrem şeyleri bilen insandın sen. İçimdekileri, siyah bir masa üstündeki beyaz yuvarlaklar gi-Cânân/201 bi tane tane görüyordun. Sen, kavline ve vicdanına yaslandığım bir tek adamdın. Birdenbire çekiliyorsun ve ben kapaklanıyorum. Hem yalnız çekilsen, âlâ; tekmeyi karnıma basıyorsun. Arkadaş olarak hiç kimseyi senin kadar sevmedim ve şimdi hiç kimseye senin bana verdiğin kini duymuyorum;
Yalan söylüyorsun. Senin cesaretin de sahtedir. Soğukkanlılığın da, irfanın da, nen varsa yapmacıktır.
be adam, zevç, zevce, aile, nikâh, meşru rabıta, namus, şeref, izzet-i nefis, şu, bu...
Şunu iyi bil ki, bir erkeğin bir kadına karşı hakkı, ona karşı incizabına müsavidir.
Kin ve aşk, ikisi de aynı kuvvette
Peyami Safa Canan romanında, tutkularının baskısıyla bir tadım vaatler re geçici hevesler peşinde inşan, bu uğurda, bazı frutsal değerleri zedelemeyi göze alan insanın, sonuçta nasıl bir hüsrana ve pişmanlığa uğradığı anlatılır.
kişisel blog,takip et

Yorum Gönder

♡ Yorumlarınıza en kısa sürede geri dönüş yapılır.
♡ Üyeliğiniz yoksa dahi anonim profili seçerek yorum yapabilirsiniz.

Whatsapp Button works on Mobile Device only

Yazmaya başlayın ve aramak için Enter tuşuna basın.