Yumuşak Karnım, Uyku

[line]Nazan Çetin... Doğrusunu aramak gerekirse kendisini tanımam etmem... İnternette kısa bir araştırma yaptım ve fotoğraflarına bakarak karekteri hakkında bir yargıya vardım...  Temiz yüzlü bir insan... Kitabını da okumuş değilim... Elimin altında "adım adım huzur" başlığını taşıyan bir kitabı var... 

Gayri ihtiyari bir şekilde sayfalarını çevirip nazar-ı dikkatimi celbedecek yazılar ararken, Uyku başlıklı bölüme denk geldim... Çünkü sabah uykusu yumuşak karnımdır ve hayatta zorlandığım konuların başında gelir... Bir iki paragraf okuduktan sonra konu hakkında verilen bilgilerin önemli olduğunu gördüm ve toplam beş sayfa olan uyku makalesini okudum... Okuduktan sonra elimin altında arşiv olması için kitabın ilgili sayfalarının fotoğraflarını çekip Text Fairy isimli uygulamayla tarayıp bloğuma taşıyarak, spoilere kaçmadan siz değerli okuyucularla paylaşmak istedim... 

Kitabın uyku isimli bölümünü beğendiğim için, kitabın bizi huzura taşıyacak diyer bölümlerini de peyderpey okurum artık... Sağlıcakla kalınız...[line]

Nazan Çetin / Adım Adım Huzur / Uyku

Birkaç senedir sabahları pestil gibi uyanyordu Nurdan. Sekiz saat uyumadan kendine gelmesi imkansız gibi görünüyordu. Belki de buna şartlamışu kendisini. Aslında çok harekcdi bir insandı. Gün içinde hep aktifti, çok çılışkandı ve oturmak nedir bilmezdi. Çok tez canlıydı. Sürekli koşrururdu. Hasta olduğu zamanlar hariç gündüz uykusu nedir bilmezdi. Yıllardır akşamları fazla erken yatamıyordu. On ikide yatmaya çalışıyor, imsak vaktini biraz geçe uyanıyor, sabah namazını kılıyor ve daha sonra tekrar yatıyordu. Sabahları dokuzu buluyordu uyanması. Uyandığı zaman kendini yorgun hissediyordu. Çoğu zaman omuzları ve boynu da ağrıyordu.

“Üç çeşit uyku vardır” dedi Sevda Hanım. Birincisi "Gaylule Uykusu" Fecirden itibaren yani güneşin tamamen doğuncaya kadar geçen kırk elli dakikalık olan zaman diliminde uyumaktır. Bu uyku Peygamber Efendimizden gelen beyanların ışığında rızkın noksanlığına ve bereketsizliğe sebep verir. Dolayısıyla bu zamanda uyumak sünnete uygun düşmez.

(...) Bilim adamları uyku zamanını güneşe göre ayarlamamızı istiyorlar. Yani beyin güneş doğmadan önce uyanık halde güne hazır olmalı diyorlar. Yine bilim adamlarından öğrendiğimize göre güneş doğduğu sıradaki uyku dinlenmek yerine insana yorgunluk ve halsizlik olarak geri dönüyor. Bu zamanlardaki uyku beynin şişmesine ve genişlemesine yol açıyor. Bu şekilde de beynin çalışma sistemi bozuluyor.

(...) İnsanın işe motive olacağı en aktif zaman dilimi; fecirden sonraki zaman dilimidir. Bu dilim uykuyla geçmemelidir. Çünkü o saatte uyumak işe geç başlamak demek olacaktır ki, bu da iş kaybı, emek kaybı, zaman kaybı, kazanç kaybı ve performans kaybı gibi kazancı bereketlendiren birçok unsurun devre dışı kalması manasına gelecektir. Bereketsizliğin sebebi budur. (...) Kerahet vaktinde eğer iş ve yoğunluk uyumayı gerektiriyorsa uyunabilir. Mesela gece mesaisi yapmış birisi sabah namazını kıldıktan sonra kerahet vaktinin geçmesini beklemeden uyuyabilir ve bu sünnete aykırı düşmez. Çünkü gece çalışan kişi günlük mesaisini yapmış, sabah namazını da kılmışsa, kerahet vaktinin geçmesini beklemesi için artık dinî bir sebep yoktur.


Feylule Uykusunda da aynı durum söz konusudur. Feylule, ikindi namazından sonra akşam namazına yani güneş tamamen batıncaya kadar olan vakitteki uykuya denir. Bu uyku ömrün kısalmasına sebebiyet verir. Herkes kendi hayatında da tecrübe etmiştir. Bu vakitte yatıldığında insan adeta sersemlemiş şekilde uyanır. Yani insan dinleneceği yerde daha çok yorulur. Hem uyuduğu vakit boşa gider, hem de uyandıktan sonraki zaman dilimlerinde uykunun verdiği sarhoşluk hali hâlâ devam ettiği için ömrün bir kısmı boşa geçmiş olur.

(...)

Bir de Kaylule Uykusu vardır. Kaylule, kuşluk vakti denilen, yani güneşin parlayıp yükselmeye başladığı vakitten, öğleden biraz sonraya kadar zamanda bir süre uyumaktır. Efendimizin kaylule yaptığını ve bu uykuyu tavsiye ettiğini görüyoruz. Zira bu uyku gece ibadetini kolaylaştırır. Ayrıca (...)

Ne demiştik, Kaylule uykusu olan kuşluk vaktinden öğle sonrası vakte kadar güneşin en hararetli olduğu zaman dilimi içinde yarım saat kadar uyumak sünnette tavsiye edilmiştir.

(...)  Çünkü esasen kerahet vakitlerinde sadece namaz kılma yasağı vardır. Bunun da gerekçesi hadiste açıklanmıştır. Hadise göre bunun gerekçesi o vaktin kafirlerin güneşe secde ettikleri vakit oluşudur.

O halde kerahet vakitlerinden olan sabah gün doğarken ve akşam gün batarken uyumanın mekruh görülmesinin bu vakitlerin kerahet vakti olmasıyla ilgisi yoktur. Bunun gerekçesi sadece insan fıtratının bu vakitlerde performansının yüksek oluşu ve bu performansı negatif olarak uykuda öldürmeyip pozitif manada değerlendirme gereğidir. Bu durumda Kaylule uykusu olan öğle uykusu, öğle öncesi kerahet vaktinde yapılabilmektedir.

Kaylule uykusunun tavsiye edildiği saat ise kaba kuşluktan ikindi öncesi zamana kadar geçen saattir.
İnşallah verdiğim bilgiler anlaşılmıştır.” dedi Sevda Hanım.

Sevda hocanın söyledikleri Nurdan’ın artık bu konuda harekete geçmesi için bir işaretti sanki. Ertesi gün kendini zorladı, saatini kurdu ve güneşten yirmi dakika önce kalktı. Önce abdest aldı ve hemen sabah namazını kıldı, sonra güneş doğana kadar tespih çekti, zikir yaptı. (...)

Aradan bir ay geçmişti. Nurdan zaman geçtikçe uyku düzenini sünnete göre ayarlamasının meyvelerini almaya başlamıştı. O akşam içi bir başka türlü huzurla dolu yatağına yattı. Çocukluğundan beri uykuya dalmadan önce anneannesinin ona öğrettiği duayı etti yine:

“Allah’ım, yattım sağıma, döndüm soluma, sığındım Subhanıma, melekler şahit olsun göğsümdeki imanıma. Yattım, kalkarım inşallah, kalksam da kalkmasam da, eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Abduhu ve Resuluhu.”

Sonra iki elini açtı, üç ihlas, 3 felak, 3 nas okudu, eline üfledi ve elini tüm vücudunun üzerinde gezdirdi. Allah’tan akıl, ruh ve beden sağlığı istedi.

Sonra Fatiha, Ayetel Kürsi vc Amcener Resulu okudu. Uykuya dalarken bu sünneti uygulayabildiği için Rabbine hamd ve şükretti.

---