@goknuradair |
Şüphesiz, insan, bütün hayvan nevilerinin seciyelerini kendinde toplamış bir mahlûktur, bir behime yekûnudur: Kaplan gibi yırtıcı, tilki gibi kurnaz, geyik gibi ürkek, arslan gibi cesur, köpek gibi sadık ve kedi gibi nankörüz, Fakat bu vahşet imkânlarını beşerî seciyemizin çelikten kafesleri içinde hapsettiğimiz için insanız ve boğa yılanından farkımız budur.
Tırnaklarımızı ya kesiyoruz yahut cilâlı maddelerle parlatıyor ve güzelleştirmeğe çalışıyoruz, yani tırnağımızın çıplaklığını gideriyoruz. Pirandelli bundan bahsetmiyor; hâlbuki manikür, en çirkin tarafımızla mücadelemizdir ve ellerimizde gizlenen vahşî pençeye insanî bir şekil vermek içindir.
Sevdiklerimizi öldürüyoruz, çünkü onlar da bizi öldürüyorlar; fakat darbelerimizi insanca vurarak, açtığımız yaraları namütenahi şefkatimizle iyi etmeğe çalışarak ve tekrar yaralayarak, sevdiklerimizi hazla keserek güzel tezadını tattırarak öldürüyor ve ölüyoruz.
Yaşamak, yaralamak ve yaralanmaktır; fakat insanca... Bizim tıynetimiz, ruhumuzun hayvan ve Allah’a giden iki yolunun köşesinde mündemiçtir. “Ne melek, ne hayvan!” - “Hem melek, hem hayvan!” Bununla beraber yüzümüz meleğe doğrudur, gayemiz Allah’a doğrudur. Fakat bu bir gaye değil, mânevî teşekkülümüzün kendi kendine aldığı bir veçhedir, bizatihi bir gidiştir.[line]
Peyami Safa'nın, Bir Tereddütün Romanı isimli eserinden (sayfa: 167) bir bölüm okudunuz...
Yorum Gönder
♡ Yorumlarınıza en kısa sürede geri dönüş yapılır.
♡ Üyeliğiniz yoksa dahi anonim profili seçerek yorum yapabilirsiniz.